Bir zamanlar, bir "büyüğümüz", "gidiyorsun Kafkasya'ya, Abaza var, Kabardey var, Adığe var; ama Çerkes yok!" demişti.
Eleştirdik.
Çünkü bunun bir dil sürçmesi olmadığını; bundan sonra izlenecek bir politikanın formule edilmeye, camiamıza bir mesaj verilmeye çalışıldığını düşündük.
Yanılmadık da.
Bazıları hemen bu sözlere göre kendilerine format attılar. Yazılarında, söylemlerinde Adığe'yi, Kabardey'i, Adığece'yi... öne çıkarmaya, "Çerkes"i sadece bütün Kuzey Kafkas halklarını kucaklayacak bir tanım gerekli olduğunda kullanmaya başladılar.
Elbette, düne kadar "Çerkes" olduklarını söyleyenlerin artık "Adığe" olduklarını keşfetmelerinde, Çerkes kimliğinin güçlenmesinin ve Çerkes halkının birliği için hem vatanda hem diasporada "Çerkes ( Adığe ) kimliği" altında toplanma çağrılarının da etkisi var.
Ama daha da önemlisi, SSCB'den miras kalan ve Rusya Federasyonu tarafından sürdürülen bir politika var: Çerkes halkını, Çerkes, Adığe, Kabardey olarak bölme politikası.
Tabii bu politika, kamuoyuna; özellikle diasporaya böyle anlatılmıyor. "Dönüşçü abilerimiz"in ünlü ilkesini hatırlayın:
"Oradaki siyasi yapıyı tartışmama, en kısa zamanda en çok Çerkesin vatana dönmesini sağlama"; yani "bölünmüşlüğü gündeme getirmeme ve tartışmama" ilkesini.
Ne zamana kadar? Dönüş kapıları açılıncaya kadar. Kapılar açılmazsa, "sonsuza kadar"...
Bir de bu ilkenin sonuna kulağa hoş gelsin diye olsa gerek, vatana döndükten sonra "kendi kaderini tayin hakkı"nı talep edeceğiz, diye bir şey ekliyorlardı.
Ne zaman? Döndükten sonra. Ne zaman döneceğiz? Allah bilir!
Öyle ya, kapıları tutan Rusya, çoğaldıktan sonra "kendi kaderini tayin etme hakkını talep edecek" insanlara kapıları açar mı?
Aslında "kendi kaderini tayin hakkını talep edeceğiz" demek, bugün "Çerkesya'nın inşa edilmesini istiyoruz" demekten farksız ve Rusya "kendi kaderini tayin hakkı talebi"nin ne anlama geldiğini biliyor.
Ama bizim büyüklerimiz bunun farklı olduğunu ve/veya Rusya'yı kandıracaklarını sanıyorlar! Ve dönüşe zarar verecek hiç bir şey yapmayın, söylemeyin diyorlar. Eleştiri oklarını hep içe yöneltiyorlar.
Rusya, Çerkeslerin vatana dönüşlerinin, tarihi vatanlarında çoğalmalarının ve birilerinin "zararsız" zannettikleri "kendi kaderini tayin hakkını talep etmenin" ne anlama geldiğini bilmiyormuş gibi.
Biliyor ve buna karşı aldığı önlemleri arttırıyor.
Çerkes halkının bölünmüşlüğünü pratikte: siyasi olarak ve Çerkes halkının zihninde meşrulaştırma çabası bu önlemlerden biri.
Evet, Rusya bugün tarihi vatanımız Çerkesya'da, "Çerkes, Adığe, Kabardey" kimlikleri üzerinde kurduğu siyasi statünün değişmesini istemiyor. Ve bu statüyü diasporaya da empoze ediyor.
Ama birileri böyle bir uğursuz plana karşı mücadele etmiyor, edenleri her olumsuzluktan sorumlu tutmaya çalışıyorlar.
Vize rejiminde bir değişiklik mi oldu veya oturum işlemleri biraz zorlaştı mı? Cevap hazır:
"21 Mayıs'ta açtığınız o pankart, attığınız o sloganlar var yaa!"...
Aynı şeyi, 2 gün önce vatanda burslu okumak için başvuru yapan öğrencilerin sadece biri ( 1 ) burs kazanınca da yaptılar:
"Martin için yazıp çizdikleriniz, yaptıklarınız var yaa..."
Bunu da açık açık yazmıyorlar, kulaklara fısıldıyorlar.
Zavallılığın teorisi!
Ve zalimliğin!
Çünkü bu söylemlerle, Çerkes halkını, gençlerimizi "suçluluk" psikolojisine itiyorlar. Martin gibi insanların bir komplo ile hapishaneye atılmalarına bile sessiz kalınsın; Çerkes halkının yardımlaşma, dayanışma, birlik duyguları olmasın istiyorlar.
Sınırı var mı bu "şunu yapmasaydın veya söylemeseydin" bahanesinin? Yok!
Bu durumda ne olacak? Hakkını bile talep etmeyeceksin, haksızlığa bile sesini çıkarmayacaksın.
Yoksa, bir yasanın aleyhimize değiştirilmesinin nedeni olursun!
Ve bu ruh hali; "suçluluk psikolojisi" ile hiç bir şey yapmayacaksın, hiç bir şeyi tartışmayacaksın, hiç bir şey talep etmeyeceksin.
"Yoksa zarar verirsin" sopası, hep demoklesin kılıcı gibi başının üstünde sallanacak!
İstedikleri işte böyle bir "Çerkes"!
Hatırlayın, bu psikoloji ile ben deport edilirken de sessiz kaldılar.
Hadi benim yazdıklarıma inanmadınız, peki "beşinci kol" Hauti'nin üniversitedeki bir toplantıda benim için "suç işledi, deport edilecek" sözlerini de mi duymadınız?
Hauti'nin, Hammurabi kanunlarından beri var olan ve bugün artık uluslararası hukukun temeli kabul edilen "Masumiyet Karinesi"ni çiğnemesine neden ses çıkarmadınız?
Neden, "daha adam mahkemede yargılanıyor, devam eden bir dava hakkında böyle konuşamazsın" demediniz?
Hak hukuk nerede? Hukuk öldü, öldürüyorlar.
Sadece Hukuk'u değil, "Adığelik İnsanlıktır" ilkemizi; haksızlıklara tavır alma; birbirimize sahip çıkma, yardımlaşma ve dayanışma duygularımızı da öldürüyorlar.
Vura vura, bizi suçluluk psikolojine sokarak geriletiyorlar.
Fısıltı gazetesinin yazdıklarına göre bu sene öğrencilere sadece bir ( 1 ) kontenjan verilmesinin nedeni "Martin için yapılanlar"mış.
Peki Soçi olimpiyatlarını protesto ederken, Martin için yapılanlardan çok daha fazlasını yaptığımız halde neden akıllarına gelmedi "kontenjan"ı azaltmak? O yıllarda her sene 40-50 öğrenci gitti.
Hikaye bunlar! Hatta Rus ajansının verdiği cevaba göre, "daha çok öğrenciye burs verme zorunlulukları yani "kontenjan" falan yokmuş!
Dün "kolaylaştırılmış oturum ve vatandaşlık"tan yararlanmak için "Çerkes olduğumuza dair apostilli bir belge getirme zorunluluğu" da bir "tuzak"tı, bugün burslu öğrenci sayısının düşürülmesinin nedeni olarak Martin için yapılanların gerekçe gösterilmesi de.
Federasyonumuz, kurumlarımız, formel ve informel örgütlerimiz bu oyuna gelmemeli, eleştiri oklarını içe yöneltmemeli; Çerkes halkını ve gençlerini suçluluk psikolojisine sokup; gerçek suçluları rahatlatmamalılar.
Rusya İmparatorluğu, bizden, Çerkes halkı için planladığı gelecek projesini kabul etmemizi:
* Rusya Federasyonu'nun; kontrolü altındaki Cumhuriyetlerimizin ve kurumlarımızın politikalarını-kararlarını tartışmamamızı,
* Hak hukuk talep etmememizi,
* "Vatana dönüş" ve/veya "vatanda okumak-yaşamak" gibi taleplerimizin olmamasını,
* Bugünkü statüyü ve hukuku kayıtsız şartsız kabul etmemizi,
* Bunun için, diasporada da tarihi vatanımız Çerkesya'daki etnik-siyasi statüye uygun bir değişim olsun istiyor.
Çerkes, Adığe, Kabardey kimliklerinin siyasallaştırılmasının; Cumhuriyetlerimizden kimi yetkililerin zaman zaman "orada kimliğinizi, dilinizi, kültürünüz korumaya çalışın" veya "burası kendine bile yetmiyor" gibi açıklamalar yapmalarının nedeni budur.
Kimse "suçluluk psikolojisi"ne kapılmamalıdır. Okları içe çevirmemelidir.
Yapılması gereken, hızla bu oyunu bozacak ulusal politikalar geliştirmektir...
Hatko Schamis