Dünya Çerkes Birliği ( DÇB ) 20 yıldır, KAF FED’in DÇB üyesi olup olmadığı konusu ise 3 yıldır Çerkes kamuoyunu meşgul ediyor.
Elbette, her iki tarafta da şu veya bu konuda farklı düşünenler de var, ama eğer bir soyutlama yaparsak, tartışmanın iki tarafı var:
Bir tarafta “Rusya’sız bir anavatan" isteyenler, diğer tarafta “Anavatanımız Rusya Federasyonu’nda” diyenler.
KAF FED, yakın zamana kadar “Anavatanımız Rusya Federasyonu’nda” diyenlerin çoğunluk olduğu bir örgüttü. Ama KAF FED’in bu geleneksel çizgisi değişmeye başladı.
DÇB üzerinden yapılan tartışmanın özü, işte bu yeni “politik tavrın doğum sancıları”.
Ama kamuoyunda “DÇB üyesi miyiz, değil miyiz ve/veya DÇB üyesi olalım mı, olmayalım mı?” diye tartıştırılmak isteniyor.
Çünkü DÇB, uzun zamandır yanlışları-yapamadıkları ile gündemde ve çok yıprandı. DÇB’yi “amasız-fakatsız” savunmak mümkün değil. Bu nedenle KAF FED’in geleneksel çizgisini değiştirmek isteyenler, tartışmanın DÇB üzerinden yapılmasını istiyorlar.
Ve çoğunluk bu “tuzağa” düştü…
Halbuki, diyelim ki KAF FED, DÇB üyesi değil, bu durumda yapılması gereken “hukuki süreci” tamamlamaktı. Ve bu, çok kolaydı.
Yapılmadı, bilerek yapılmadı. Çünkü;
1- Sorunu DÇB üzerinden tartışmak ve tartıştırmak istiyorlar/dı,
2- Yeni bir çizgi-örgütlenme ve genel kurul için zamana ihtiyaçları var/dı.
Belki açık açık dile getirmiyor, daha çok hukuki eksiklerden bahsediyorlar; ama hepimiz biliyoruz ki; birileri DÇB’den, sadece kurum olarak DÇB’den değil; asıl olarak DÇB’yi kuran vizyondan kurtulmak istiyor, DÇB’yi kuran vizyonu, Çerkes Ulusal Mücadelesini oturtmak istedikleri çizginin önünde bir engel olarak görüyorlar.
“Bu ( yeni ) çizgi”, Rusya karşıtı bir çizgi ve en özet, en somut ifadesi “Rusya Kafkasya’dan Defol" sloganıdır.
Yıllar önce bu sloganı attıklarında, dünyada ve Çerkes camiasında ciddi bir karşılığı yoktu. Bugün ise, özellikle Ukrayna’da ( Ukrayna üzerinden dünyada ) bir yeniden paylaşım savaşı başladığından beri ortam daha uygun. Çünkü yeni bir dünya düzeni kuruluyor.
Batı, Rusya ve Çin’i Batı’nın hegemonyasına bir tehdit, hatta düşman olarak görüyor. Bu nedenle izole etmeye, kolunu kanadını kırmaya çalışıyor. Bu konuyu 2015'te yazdığım, geçen sene revize ettiğim "İnsanlığı ve Çerkes Halkını Ukrayna'dan Tehdit Eden Savaş" başlıklı yazımda uzun uzun anlatmıştım. https://www.infocherkessia.com/tr/haberler/insanligi-ve-cerkes-halkini-ukrayna-dan-tehdit-eden-savas-hatko-schamis
Bu konjonktürde, Batı’nın, Ukrayna ile Gürcistan arasında kalan ve Avrupa’nın parçası olarak gördüğü Çerkesya’ya-Çerkes halkına da bir rol verildi. Ve şimdi bunun önündeki ideolojik-politik söylemlerden ve kurumlardan kurtulmaya çalışıyorlar.
Bu çizgi, “vatan veya anavatan karşıtı” mı? Hayır, değil. Bu “çizgi”, Rusya Federasyonu’nun bir parçası olan “vatan”ın Rusya’dan kurtarılması, “özgür” olması gerektiğini söylüyor.
Bu nedenle yapılan “vatan karşıtı” vs gibi eleştiriler birçok insana inandırıcı gelmiyor. Çünkü insanların çoğu, “vatana değil, Rusya’ya (veya Rusya Federasyonu’na) karşıyım” söyleminin ve eyleminin, sonuç olarak veya pratikte vatana dönüşe ve vatanla ilişkilerin geliştirilmesine zarar verdiğini-vereceğini göremiyor.
“Vatana Dönüş” düşüncesinin, sadece bir vatana dönüş eylemi olmadığını; hayata, içerisinde yaşadığımız ülkelere, Rusya’ya ve Rusya ile ilişkilerimize bir bakış açısı olduğunu bilmiyor.
“Rusya Kafkasya’dan Defol” veya “Özgür Kafkasya, Özgür Çerkesya” sloganlarının, düşünce özgürlüğü olduğunu sanıyor.
Halbuki “birlikte yaşama iradesi”nin olmadığı her söylemi ve eylemi, karşı taraf, dünyanın her yerinde ve her sistemde, bir tehdit olarak algılar. Önlem alır.
Yukarıdaki sloganlar ekseninde örgütlenen bir politika da, vatanla ilişkilerin geliştirilmesini ve vatana dönüşü en azından umursamıyor, önceliği değil anlamına gelir.
DÇB, daha doğrusu DÇB’yi kuran vizyon, böyle, vatana dönüş düşüncesine ve vatanla ilişkilerin geliştirilmesi çalışmalarına zarar verecek hareketlerin önündeki barikatlardan biriydi.
Çünkü bu vizyonda, Çerkes Ulusal Mücadelesinin siyasi merkezi vatandı, vatandaydı; önceliği vatanla ilişkilerin geliştirilmesi ve vatana dönüştü. Vatan ile diasporanın birlikte örgütlenmesi, Rusya Federasyonu halklarının, demokratik-eşit birlikte yaşama iradesiydi.
DÇB, bunları ne kadar örgütleyebildi, neden örgütleyemedi başka bir tartışmanın konusu. Ama yapılamayan her şeyde, DÇB’nin bütün bileşenlerinin sorumluluğu var. Başta da KAF FED’in!
DÇB'ye üyelik konusunu gündemde tutan arkadaşlar, "vatana, vatana dönüşe veya vatanla ilişkilerin geliştirilmesi"ne karşı oldukları yönündeki eleştirilere karşı, vatanla ilişkileri geliştirmek istediklerine örnek olsun diye görüştükleri bazı STK'lar olduğunu söylüyorlar.
Ben bunları tanıyorum, ikisi de kurum değil, “tek kişilik örgüt”. Daha da önemlisi, bunlar da DÇB’ye veya Rusya Federasyonu’ndaki siyasi iradeye rağmen kıllarını kıpırdat/a/mazlar.
Hatta biriyle Ukrayna-Rusya savaşı üzerine röportaj yapmak istedim. Ama böyle önemli bir konuda bile düşünce belirtemediler.
Ki, 21 Mayıs ve 25 Nisan gibi ulusal günlerde açık alanda eylem yapılmasına yasak getirilmesine karşı da bir tavır al/a/mamışlardı.
Bunlarla birlikte çalışabileceklerini düşünmeleri inandırıcı değil...
Sonuç olarak;
Dünyadaki değişime paralel olarak, bizde de bir şeyler değişecek.
Birileri Çerkes Ulusal Hareketini “Rusya Karşıtı” bir eksene taşımak, bunun önündeki ideolik-politik söylemleri ve kurumları tasfiye etmek istiyor. Bu, vatan karşıtlığı değil; ama vatanla ilişkilere ve vatana dönüşe zarar verir. Çünkü, Rusya, kendisine karşı bir hareketin vatanla ilişki kurmasına izin vermez.
Ve elbette herkes vatanda kendileri gibi düşünen insanlar, hatta İŞİD gibi örgütler de bulabilir. Ama bunlarla ilişki kurmak “vatan ile ilişki kurmak” anlamına gelmez.
DÇB’ye üye miyiz, değil miyiz veya üye olalım mı olmayalım mı gibi “usul tartışmalarının” altında yatan “esas”, KAF FED'in ve Çerkes Ulusal Hareketi'nin Rusya Karşıtı bir eksene taşınmak istenmesi.
Başarabilirler mi?
Eylül-Ekim ayında yapılacağı söylenen Kongrede göreceğiz.
Ama diasporanın, her zaman bir "vatana dönüş ve vatanla ilişkilerin geliştirilmesi" vizyonuna sahip örgütlenmesinin olacağından kimsenin kuşkusu olmasın...