“Kaf Fed Değişim Hareketi”nin Ümit Dinçer Başkanlığında Yönetime geldikten sonra izlediği politikalar, DÇB üyeliği üzerinden yapılan polemikler ve satır aralarına gizlenmiş mesajlar, Federasyona üye bazı derneklerde ve camiamızın bir kesiminde ciddi kaygılara neden oldu. Bir çoğumuza “nereye gidiyoruz” sorusunu sordurdu.
Sadece diasporada değil, vatanda da…
Ve anavatanla uzun yıllar içerisinde kurulan ilişkiler yıprandı.
Adığe Cumhuriyeti’nin kuruluş yıldönümü kutlamalarına katılmak için vatana gitmek isteyen Kaf Fed delegelerine gönderilen davetiyelerin geri çekilmesi, bir “uyarı”ydı. Ama Kaf Fed yöneticileri bu uyarı da anlamadılar, anlamak istemediler. Hauti’yi suçladılar. Halbuki davetiyelerin geri çekilmesini Rusya Federasyonu Dışişleri bakanlığı istemişti. Arkadaşların bunu bilmeleri, en azından tahmin etmeleri gerekirdi. Ama bunu bilmenin politik bir getirisi yoktu.
Sayelerinde son bir yıldır DÇB’le yatıp kalkıyor, “Kaf Fed, DÇB üyesi mi değil mi” diye tartışıyoruz. “Kaf Fed’in DÇB’den çıkmasını mı istiyorsunuz?” diye sorduğumuzda, “buna Kaf Fed genel kurulu karar verecek” diyorlar. Ama, “peki genel kurul DÇB üyeliğimizin devam etmesine karar verirse ne yapacaksınız?” sorusunu, mesela Ümit Başkan, Adana’da, “o zaman istifa ederiz” diye cevapladı. Sonra “alternatiflerden biri bu” diye toparlamaya çalıştıysa da pek inandırıcı olmadı ve eğer genel kurul istemedikleri bir karar alırsa, büyük ihtimal bu iradeyi tanımayacak; istifa etmeseler bile DÇB üyeliğinin onlar için bir anlamı olmayacaktır.
Zaten Başkanlar Kurulu’nda da “Yönetim Kurulu doğru bildiği yolda yürümeye devam edecek” dediler. Halbuki, şeffaflık, çoğulculuk, katılımcılık, demokrasi… falan gibi sözlerle yönetime gelmişlerdi!
Ve Kaf Fed’in demokratikleşmesi gerçekten çok önemliydi.
Kararların küçük bir grup tarafından alınması ve kendilerinden farklı düşünenlerin ötekileştirilmesi eleştiriliyor; katılımcı, çoğulcu, açık ve demokratik bir yönetim talep ediliyordu.
Ne yazık ki Değişim Hareketi, Yönetim olduktan sonra geçen bir yıl içerisinde, bu konuda hiçbir adım atmadı. Tüzük değişikliği önerileri arasında demokratikleşme ile ilgili hiçbir madde yok.
Tam tersine, vidaları daha da sıkmaya çalışıyorlar.
Mesela formule ettikleri delegelik sistemine göre 5 dernek bütün Kaf Fed delegelerinin yarısına sahip olabilir.
Veya Başkanlar Kurulu hala göstermelik bir "kurum".
Önerdikleri Gençlik ve Kadınlar Meclisi veya Danışma Kurulu gibi organların karar alma yetkileri olmayacak. Bunun doğru olmadığını birkaç kere dile getirmemize rağmen, önerileri dikkate almadılar.
Kaf Fed’in yayın organını ve maddi olanaklarını sadece kendi propagandalarını yapmak için kullanıyorlar.
Sanki bir “yandaş medya” ve “örtülü ödenek” var…
Bir yıldır, "DÇB'ye üye miyiz"i tartıştırıyorlar. Halbuki DÇB yetkilileri "eğer bir eksik varsa, bu tamamlanır, peki siz DÇB'de kalmak istiyor musunuz?" diye sordular. "Buna Genel Kurul karar verecek" dediler.
Elbette buna genel kurul karar verecek, ama senin bir iraden, istediğin bir şey yok mu? Bu, mümkün mü?
Doğrusu, sosyal medyada yazıp çizdiklerine, beğendikleri mesajlara baktığımızda çok net görüyoruz: DÇB'den çıkmak istiyorlar.
Ben şimdiye kadar işin teknik yanına hiç ilgi duymadım. Kaf Fed'in pratik olarak DÇB üyesi olduğuna, ama tüzüğe göre gerekli prosedürü tamamlamadığına inanıyorum.
Ama bunu halletmek çok kolaydı. Bu nedenle ben arkadaşların neden DÇB'den çıkmak istediklerini sorgulamaya çalıştım.
Evet, neden DÇB’den çıkmak istiyorlar?
Çünkü, DÇB, diaspora ve vatan arasında bir köprü, ama aynı zamanda dünya Çerkes örgütlerini kontrol mekanizması.
DÇB’nin üyesi bir Çerkes örgütünün veya Kaf Fed’in, Rusya karşıtı politik çalışma yapması, ilkesel olarak mümkün değil. Ama DÇB de, Kaf Fed'siz olmaz, kadük kalır. Yani DÇB'yi bitirmenin veya etkisizleştirmenin yolu Kaf Fed'i DÇB'den koparmaktan geçiyor.
İşte bu nedenle; yani DÇB'yi etkisizleştirmek ve Kaf Fed'i "özgürleştirmek" için DÇB'den ayrılmak istiyorlar.
Bir yıldır değil, çoktandır.
Hatta siyaset sahnesine çıktıkları ilk günden beri Rusya’sız-bağımsız bir Kafkasya istiyor; şimdi, Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşın bir fırsat olduğunu düşünüyor; Çerkesleri ve Çerkes örgütlerini Rusya karşıtı-Batı yanlısı bir yerde konumlandırmaya çalışıyorlar.
Ama bunu da açıkça söylemiyor, “İyi ilişkiler bize bir şey kazandırmadı, siyasallaşmalı ve Rusya karşısında daha dik durmalıyız” diyorlar.
Sanki Rusya karşıtı olmadan siyaset yapılamaz ve dik durulamazmış veya demokrasi mücadelesi siyasi mücadele değilmiş gibi.
Israrla ak ve kara arasında bir seçim yapmaya zorluyorlar insanları:
Ak olan, Batı’nın dünyaya empoze ettiği; Rusya İmparatorluğu tarafından soykırımdan geçirilmiş ve sürgün edilmiş bir halk olarak kolayca satın aldığımız; gözlerimizi, aklımızı ve kalbimizi kör eden “Rusya Düşmanlığı”; kara olan ise Rusya’ya dair her şey…
"Rusya Federasyonu gerçek bir Federasyon değil, demokratik değil; ama Rusya karşıtlığının da Çerkes halkına bir getirisi olmayacaktır. Biz ulusal hak ve özgürlüklerimiz için mücadele etmeli, ama Rusya karşıtı güçlerle de aramıza duvar örmeliyiz” sözlerine bile tahammül edemiyor, bu tavrı “Rusçuluk" olarak lanse ediyorlar.
Sanki bir savaştayız, sadece ak ve kara; sadece dost ve düşman var. Sadece rejime değil, Rusya’ya da karşıysan, ancak o zaman aksın; değilse karasın. Veya geleceğini demokratik bir Rusya Federasyonu’nda örgütlemek istiyorsan karasın; “Rusya Kafkasya’dan defol”, “bağımsız Kafkasya-özgür Çerkesya” diyorsan ak…
Şimdi şu veya bu platformda veya komitede bir araya geldikleri örgütlerle ve insanlarla aralarında organik bir ilişki yokmuş; farklı düşünceleri de kucaklıyormuş gibi yapıyorlar. Ama aralarında hep bir diyalog vardı. Farklı örgütlermiş gibi çalıştılar, öyle lanse ettiler, ama farklı olan sadece rolleriydi.
Artık, kendilerinin tabiriyle, “Kaf Fed’i istedikleri kıvama getirdik”ten sonra, tek bir çatı altında toplanmaya çalışıyorlar.
Vatansız ve DÇB’siz.
Daha doğrusu, vatansız dünya kamuoyunun karşısına Çerkes halkını temsil iddiasıyla çıkamayacaklarını bildikleri için, bir yandan bazı insanları Çerkesya’dan-Rusya Federasyonu’ndan çıkarıyorlar, diğer yandan vatanda birlikte çalışabilecekleri insanlar-örgütler arıyorlar.
O 11 “tek kişilik örgüt” işte bunlar.
Geçen yazımda bunlara “tek kişilik örgütler” dediğim için kızanlar olmuştu. Ama kimseyi kandırmaya gerek yok: hepsini tanıyorum, hiç birinin toplumda ciddi bir karşılığı yok.
Daha da önemlisi, hiç birinin Kaf Fed veya DÇB ile çalışması mümkün değil. Bu kurumları yeterli görmüyorlar, ama kendi politikalarını örgütleyebilecek güçleri de yok.
İşte seferberlik kararına karşı yapılanlar: hiç biri bir kişi bile çıkaramadı sokağa! Hatta bir açıklama dahi yapamadılar.
Bu nedenle Kaf Fed’in, DÇB’den çıkmasını ve diaspora merkezli, Rusya karşıtı bir siyasi çalışmaya önderlik yapmasını istediler. Değişim hareketi onlara bu umudu verdi.
Buluştukları nokta, Rusya’nın demokratik dönüşümü ve değişimi değil, “Rusya karşıtlığı”. Rusya’sız bir Çerkesya veya Kafkasya.
Zaten gerek İbrahim Yağan’ın Rusya düşmanlığının simgesi ve dünyada Rusya’yı “ezeli ve ebedi düşman” ilan eden tek ülke olan Polonya’da siyasi üs kurması gerekse Kaf Fed’in örgütlediği “Kriz Komitesi”nin bileşimi “malumun ilanı” oldu:
Batı’nın savaşı kazanacağına, Rusya Federasyonu’nun dağılacağına ve Çerkesya’nın özgürleşeceğine inanıyorlar.
Hareketin adı “Özgür Çerkesya Hareketi”. Ama sadece Çerkesya’yı değil; Çeçenistan’ı, Dağıstan’ı, İnguşetya’yı, Abhazya’yı, Tataristan’ı, Başkurdistan’ı… “sömürgeci Rusya İmparatorluğu’nun bütün halklarını özgürleştirmek istiyorlar”. Batı’nın desteğiyle! Bunun savaşsız olmayacağını da biliyorlar ve askeri üs Ukrayna’da.
Bunlar, birileri için yeni olabilir, ama benim için değil.
Bugün “Özgür Çerkesya”yı örgütlemek istediklerini söyleyen aktörlerle geçmiş yılarda defalarca kere konuştum. Savaşı Çerkesya’ya ve Kafkasya’ya taşımanın vereceği zarara dikkat çektim. Çerkesya Hareketi’nin önceliğinin vatana dönüş ve Çerkes halkının tarihi vatanı Çerkesya’da birliği olması gerektiğini, bunun ancak Rusya Federasyonu sınırları içerisinde, Rusya Federasyonu’nun demokratikleşmesi ile mümkün olduğunu anlattım.
Bu nedenle Ukrayna-Rusya savaşı başladıktan sonra Türkiye’ye gelen, geçmişte şu veya bu konuda birlikte çalıştığımız insanlardan vatanı terk etmemelerini istedik; bu zor günlerde vatanda, Çerkes halkının içinde olmaları gerektiğini söyledik.
"Çerkesya Hareketi savaşa karşı olmalı, demokrasi mücadelesi vermeli; ama asla Rusya düşmanı-karşıtı olmamalı” dedik.
Ama sanırım birbirimizi ikna edemedik.
Burada Kaf Fed’i şimdiye kadar yönetenleri de eleştirmem gerekiyor: Yıllarca kafalarını kuma gömdüler, dünyadaki değişimi doğru analiz edemediler, gelişmelerin gerisinde kaldılar.
Kafkas Dernekleri Federasyonu’nun bütün Kafkas Halklarını ve çıkarlarını temsil etmesinin mümkün olmadığını, Kafkas kimliğinde “birleşikçilik”in; birleşikçiliğin ruhunda da “Rusya düşmanlığı”nın olduğunu, hızla isim ve vizyon değişikliği yapmamız gerektiğini anlamadılar. Üyesi oldukları DÇB'nin kararlarını uygulamadılar.
“Çerkes” kimliği altında ve Çerkes halkının tarihi vatanı “Çerkesya”da birliği vizyonu ile örgütlenmeliyiz dedik, ama dinlemediler.
Ve bu güçlü silahları yanlış insanlara bıraktılar.
Şimdi bu kimliğin ve vizyonun Çerkes halkından aldığı desteği görünce şaşırıyorlar. Ben de onların şaşırmasına şaşırıyorum.
Kaf Fed’in olağanüstü kongresine birkaç gün kaldı.
İnanıyorum ki derneklerimiz ve delegelerimiz Değişim Hareketi’nin vatanla bağlarımızın kopmasına neden olacak bir politik tavır almasına ve Kaf Fed’i Rusya Düşmanı bir cepheye taşımasına izin vermeyecek.
Ümit başkan “10 yıl, 20 yıl vatana girmesek ne olur?” diyormuş, belki ona ve vatanda gözü olmayanlara bir şey olmaz, ama bize olur, Çerkes halkına olur.
Eğer istedikleri sonucu alamaz da istifa ederlerse, kimse merak etmesin: Kaf Fed sahipsiz değil!
Hatko Schamis
18. 10. 2022