Kazakistan’da LPG zammına protesto olarak başlayan ancak üç günde ülkenin neredeyse tamamına yayılan protestoların bir reform talebine dönüşmesi, bütün oligarşik-otoriter rejimlere bir uyarıdır.
Çünkü kimi evrensel değerleri, insan hak ve özgürlüklerini "bize uymaz" diyerek, gerçekte ise kurdukları oligarşik rejimlerin, en küçük bir muhalefete karşı dahi tahammülsüz olmaları nedeniyle, tanımayan otoriter devletlerde memnuniyetsizlikler ve toplumsal talepler kendisini ifade edecek kanallar bulamayınca, tepkiler böyle patlamalara neden oluyor ve sistem karşıtı karakter alıyor.
Bu nedenle, Kazakistan’da yaşananların da evrensel bir karakteri var ve bütün oligarşik-otoriter rejimleri aynı son bekliyor. Hiç bir "özgünlük" onları kurtaramaz. Çünkü, insan hak ve özgürlükleri artık evrensel değerlerdir.
Kazakistan’da araba yakıtı olarak da kullanılan LPG’nin fiyatının iki kat artması sonrası, Mangistav'da başlayan protestolar kısa sürede bütün ülkeye yayıldı, hükümet binaları işgal edildi, dükkanlar yağmalandı ve sokaklarda güvenlik güçleriyle çatışmalara dönüştü.
Bugüne kadar siyasi istikrarın olduğu sanılan ülkenin alttan alta nasıl kaynadığını gözler önüne serdi.
Hayat kalitesinin ülkenin geri kalanından kötü olduğu bu bölgede Aralık 2011’de de büyük protestolar olmuş, grev yapan petrol işçilerine polisin ateş açarak karşılık vermesi sonucu 14 kişi ölmüştü. İsyan yine bu bölgede çıktı, ama bu sefer bütün ülkeye yayıldı.
Şimdiye kadar, bazıları güvenlik görevlisi, onlarca kişinin öldüğü ve yüzlercesinin yaralandığı bildiriliyor. Sağlık Bakanlığı, yaralılardan 400’ünün hala hastanelerde tedavi gördüğünü, 62’sinin ise yoğun bakımda olduğu bilgisini verdi.
Bazı şehirlerde güvenlik güçleri protestoculara müdahale etmekten kaçındılar, hatta "saf değiştirdiler".
Ülkenin en büyük telekomünikasyon şirketi Kazakhtelecom, hemen internete erişimi kesti. Özellikle WhatsApp, Facebook, Telegram gibi iletişim ve sosyal medya araçlarının kullanımını engelledi.
Protestolara varoşlardan ve yoksul kesimlerden yoğun katılım olsa da, eylemlerin karakteri ve hedefleri, insanların sadece ekonomik nedenlerle sokağa çıkmadıklarını gösteriyor.
Özellikle ülkeyi yaklaşık olarak 30 yıldır demir yumrukla yöneten, 2019 yılında Cumhurbaşkanlığı görevinden ayrılan, ama hala ipleri elinde tutan 81 yaşındaki Nursultan Nazarbayev'e karşı büyük bir öfke var. Her yerde heykelleri yıkıldı.
İnsanlar hem ekonomik hem de siyasi sorunlardan onu sorumlu tutuyorlar, çünkü ülkeyi asıl idare eden lider olmayı sürdürüyor ve ülke ekonomisi büyük oranda yakın aile üyelerinin kontrolü altında.
“Milletin Lideri” sıfatıyla Milli Güvenlik Konseyi’nin başkanıydı, protestolar başlayınca halefi Cömert Tokayev tarafından görevinden alındı. Ama halk bu adımı yeterli ve inandırıcı bulmadı.
Çünkü Kazakistan'da hiç özgür ve adil seçimler olmadı, Nazaybayev seçimleri hep oyların %100'ünü alarak kazandı. Başkent Astana’nın adını Nur-Sultan olarak değiştiren halefi Cömert Takoyev de.
Takoyev'in ülkenin dört bir yanına Nazarbayev heykelleri diktirmesi, parklara ve sokaklara Nazarbayev’in adını vermesi, onun da sistemin adamı olduğu imajını güçlendirdi. Değişim isteyen halkın gözünden düşmesine neden oldu.
Elbette ipleri eline geçirmek istedi. Ama bunu, halka güven vermek, sistemi değiştirmek yerine, Nazarbayev ailesini ürkütmeden yapmak istediği için hem "Nazarbayev'in adamı" diye anılmaya başlandı hem de özellikle bürokraside "iki başlı" bir yapı oluştu.
LPG zamlarına karşı başlamış gibi görünse de, protestoların hedefinde Nazarbayev ve rejimine yönelik halkta biriken öfke var. Ülkenin zengin doğal kaynakları küçük bir zümrenin, özellikle Nazarbayev ailesinin elinde ve halkın geri kalanı yoksul.
Örneğin Nazarbayev’in üç kızı, İsviçre, İngiltere ve ABD’deki en gösterişli semtlerde milyonlarca dolarlık mülklere sahip. Yolsuzluk dizboyu. Yeni kurulan görkemli başkent Nur-Sultan’ın inşası için milyarlarca dolar dökülürken, halkın temel yaşam standartlarında ciddi bir yükselme olmadı. Özellikle kırsal bölgelerde pek çok hane su ve elektrik gibi temel hizmetlerden bile yoksun.
Kazakistan aslında Orta Asya'nın en zengin ülkelerinden biri, ama halk bu zenginlikten payını alamıyor. Üstüne üstlük, temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları her gün artıyor.
Siyasi yapı da bundan farklı değil. Mecliste muhalif parti yok ve protestocuların önemli taleplerinden biri, Cumhurbaşkanı tarafından atanan eyalet valilerini halkın seçmesi…
Tokayev, protestoları yatıştırmak için hükümeti feshetti, üç eyalette iki hafta süreyle olağanüstü hal ilan etti, Almatı’ya giriş ve çıkışları yasakladı, LPG sübvansiyonlarının sürdürülmesi kararı aldı. Elektrik ve su gibi hizmetlerde fiyatların dondurulacağını ve yoksul ailelere kira yardımı yapmayı planladıklarını açıkladı.
Ama rejimin yapısında bir siyasi değişiklik yapma niyeti yok. Bu nedenle aldığı önlemler protestoları yatıştırmaya yetmedi.
Bunun üzerine Tokayev, protestocuları "yurtdışında eğitim almış, uluslararası teröristler çetesi" ilan ederek Rusya liderliğindeki altı eski Sovyet devletinin ittifakı olan Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü ( KGAÖ ) üyelerini Kazakistan'da düzeni yeniden sağlamak için yardıma çağırdı. Rusya ve KGAÖ'nün diğer üyeleri bu çağrıya olumlu yanıt verdiler. İlk birlikler Kazakistan'a ulaştı bile.
Elbette bu ülkeler, ortak Örgüt üyesi ve sınırdaş oldukları Kazakistan'da yaşananlardan rahatsızlar. Özellikle de Rusya.
Çünkü Kazak petrolünün büyük bölümü Rusya’nın Karadeniz’deki Novorosisk limanından dünyaya sevk ediliyor. Rusya, insanlı uzay misyonları için Baykonur Uzay Üssü’nü kullanıyor. Kazakistan ayrıca önemli bir Rus azınlığa sahip; nüfusun yaklaşık %20’si etnik Rus.
Ve Kazakistan’da milliyetçi kesimlerin, ülkede hala birinci dil olan Rusça’nın yerine Kazakça’nın kullanımının arttırılmasını talep etmesi Rusya’yı rahatsız ediyor. Moskova eski Sovyet ülkelerinde kalan Rus azınlığın hayatını zorlaştıracak, o ülkeleri Rusya’nın etki alanından çıkaracak her türlü gelişmeyi önlemek için aktif olarak çalışıyor.
Artı, Putin rejimi, eski Sovyet coğrafyasında bu tür protesto gösterileriyle meydana gelecek iktidar değişikliklerinin Rusya’da kendilerine yönelik muhalefeti benzer yönde cesaretlendirmesinden korkuyor. Kazakistan’daki siyasi rejimle Rusya’daki pek çok açıdan birbirinin neredeyse kopyası gibi…
Yirmi yıldır iktidar olan ve 2020’de düzenlenen referandumla 2036’ya kadar ülkeye liderlik edebilmesinin önü açılan Putin eski Sovyet ülkelerinde halk protestoları sonucu hükümetin değiştiği bir görüntünün ortaya çıkmasını tehlikeli buluyor.
Nitekim Kremlin yanlısı bir gazetede, Kazakistan’daki protestolar “ABD/NATO ile Rusya arasında Ukrayna’ya ilişkin gelecek hafta gerçekleştirilecek kritik toplantılar öncesinde Moskova’ya karşı oynanan kirli bir oyun” olarak lanse edildi.
Eski Sovyet ülkelerini kendi etkinlik alanı olarak gören Moskova, Lukaşenko gibi, Nazarbayev'e de tam destek veriyor.
Bir Kazak uluslararası ilişkiler profesörü olan Dosym Satpayev, Rus-Kazak ilişkisini “boşanma arifesindeki karı koca” ilişkisine benzetiyor. “Hâlâ birlikte yaşamaya çalışsalar da aralarında kara kediler geziyor. Gelecekte, muhtemelen taraflardan biri, barışçıl ya da belki de çatışmacı bir şekilde boşanma sürecini başlatmak isteyecektir” diyor.
Dünya artık zihinlerde değişti. Özgürlük ve adaletten yoksun, varlığı tehdit altında olan insan topluluklarını sonsuza kadar baskı altında tutmak mümkün değil. "Dış güçler" böyle sorunları kaşısa da, "ateş olmayan yerden duman çıkmaz".
Kazakistan örneği, bütün oligarşik-totaliter rejimlere bir uyarı olmalı. Birgün devran döner, bir akım gelir; yıkılır gidersiniz...
Kaynak: Eski Diplomat ve Dış Politika Uzmanı Ömer Murat, HaberRus