„KILICI KATİLE DEĞİL, KURBANA SALLAYANLAR…“

#231 Ekleme Tarihi 15/10/2015 06:40:55
11 Ocak 2013 Cuma Saat 23:20   Uzun bir süredir gündemimiz, Suriye Çerkesleri’nin bu ülkedeki iç savaş ortamından çıkarılıp güvenli bir yerlerde ikamet etmelerinin sağlanması. Başlangıçta kafalarımız karışmış, bu nedenle tavır almakta tereddüt etmiş; sonrasında biraz kafa göz yarmışsak da gelinen aşama olumlu. Artık kimse „fare edebiyatı“ yapmıyor ve soydaşlarımıza şu veya bu saflarda savaşmalarını tavsiye etmiyor.  „Çerkeslerin vatanı Çerkesya’dır“ şiarı hemen hemen bütün Çerkes grupları/kurumları tarafından kabul gördü ve hemen herkes soydaşlarımızın anavatana dönmeleri için karınca kararınca birşeyler yapmaya çalışıyor. Yani belki de uzun zaman sonra ilk kez cemiyetimizde böyle bir konsensus sağlandı. Bu, gerçekten güzel bir durum. Ama „varoş kültürü“ peşimizi bırakmıyor. Konuyu uç noktalarda yorumlayan, sorunu „ya, ya da“ denklemine sokmaya çalışan ve kimi olumsuzlukları abartanlar var. Bu arkadaşlarımız „Çerkeslerin vatanı Çerkesya’dır“ söylemimizi sanırım tam anlamadılar. Doğru yorumlamıyorlar. Bizler bu slogan ile öncelikle bir mesaj vermeye çalıştık. „Çerkesya ve Çerkesya’yı bir vatan olarak sahiplenen bir insan topluluğu: Çerkesler var“ dedik. Başta Rusya olmak üzere tüm dünyaya Çerkesyayı hatırlattık. Sonra anavatan ve diaspora Çerkeslerinde vatan bilincini geliştirmek istedik. Ve Suriye Çerkeslerine „savaş ortamından çıkıp, asimilasyon canavarına teslim olmayın; canınızla birlikte geleceğinizi de garanti edecek olan tek çözüm anavatana dönmektir“ mesajı verdik. Yani „Çerkeslerin Vatanı Çerkesya’dır“ şiarımız en doğru çözüm adresiydi; ama en az bunun kadar önemli olan, bu slogan ile vermek istediğimiz, uzun Çerkesya yürüyüşümüzde ulusal bilincin gelişmesi için önemli bir kilometre taşı olacak politik mesajdı. Bu süreçte anavatana dönecek insanlarımız ise bir kazanç ve diaspora ile anavatan arasında bir köprü olacaklardı. Bu nedenle, „anavatana dönüşleri teşvik etmeliyiz“ dedik, ama kimseye „mutlaka dönmelisiniz“, „dönmezseniz yurtsever değilsiniz“ veya „sizden Çerkes olmaz“ demek; hele hele anavatana dönmek istemeyip Türkiye’de veya başka bir diaspora ülkesinde ikamet etmek isteyenlere yardım etmemek aklımıza dahi gelmedi. Çünkü, kimse kimseyi anavatan da olsa, bir yerde yaşamaya zorlayamaz. Yani anavatana dönüş gönüllü olmalıdır, olacaktır. Buna herkes kendisi karar verecek, gidip oradaki koşulları görecek ve eğer uymuyorsa gerisin geriye dönecektir. Burada elbette bir ulus veya vatan bilincinin zayıflığından sözedilebilir, ama bu konuda da en son suçlanacak olanlar „tutunamayanlar“dır. Çünkü bugüne kadar ne ekilmişse, o biçiliyor. Kimsenin „kılıcını katile değil, kurbana sallama“ya hakkı yok. Soykırım ve sürgün sonrası yaşadığı travmayı üzerinden atamamış, atması için yapılması gereken hiçbir şeyin yapılmadığı bir insan topluluğunun 150 yıl sonra güle oynaya anavatanına dönmemesi, döndüğünde daha önce içinde yaşadığı ülkedeki şartları araması, karşılaştırma yapması veya bazı alışkanlıklarının ve beklentilerinin olması kadar doğal bir şey yoktur. Yapmamız gereken, „tutunamayanlar“la birlikte bu gerçekliği ne kadar anladığımızı ve soydaşlarımıza ne kadar yardımcı olduğumuzu da sorgulamak olmalıdır. Ve elbette, „anavatana dönüş“ün bireysel bir tercih olmakla birlikte, kurumsal bir örgütlenme ile mümkün olduğunu anlamak! Arkadaşlarımız anavatandan diasporaya „bilgi akışı“nın bile sağlanamadığını, soydaşlarımızın orada nelerle karşılaştıklarının, nasıl karşılandıklarının veya yaşadıklarının bilinmediğini; sadece bunun bile „olumsuz dedikodular“ın yayılmasına neden olduğunu bilmeliler. ( Umarım kimse herhangi bir tarihte yazılmış bir yazıyı veya açıklamayı göstererek politik mücadeleden hiç bir şey anlamadığını ispat etmeye çalışmaz! )Sonuç olarak, kimse „ya dönersiniz, ya da sizden Çerkes olmaz“ veya „biz sadece anavatana dönecek olanlara yardım edeceğiz“ gibi bir yanlışa düşmemelidir. Anavatana dönmeyi teşvik etmek de böyle olmaz. Suriye’den çıkan her soydaşımıza yardım edilmeli, ihtiyaçları karşılanmaya; mümkünse ilgili devletlerden ve kurumlardan destek bulunmaya çalışılmalıdır. Suriye Çerkesleri ile yardımlaşma, dayanışma, birlik ve beraberlik çabaları, hem bizleri birbirimize yakınlaştıracak, toplum olma bilincimizi geliştirecek; hem de anavatana dönmenin önündeki en büyük engel olan „eksik ulusal bilinç“in gelişmesine katkı yapacaktır. Bu ikisi kesinlikle birbirinin karşıtı gibi değil; birbirinin tamamlayanı olarak ele alınmalıdır. Reyhanlı’da kendisini tanımaktan büyük mutluluk duyduğum Shaguj Lina’nın sözleri benim için öğreticiydi: „Reyhanlı’da böyle içten sahiplenilmiş olmamız, insanların bize evlerini açmaları, yardım etmek için çırpınmaları bir süredir dibe vurmuş Çerkesliğimi bana yeniden hatırlatmakla kalmadı; Çerkes olmaktan gurur duymamı sağladı“. Reyhanlı izlenimlerim haftaya...
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks