Martin ile ilgili olarak sanırım yeterince yazdık, anlattık. Artık bütün Çerkes kamuoyu onun kim olduğunu ve politik duruşunu biliyor.
Kısaca:
Martin Çerkes halkının sorunlarını dile getiriyor, bu sorunların çözülmesi ve Çerkes kimliğinin, dilinin, kültürünün yaşaması-yaşatılması için çalışıyordu.
Bir farkla: Martin, bu mücadelenin siyasallaşması gerektiğini; Çerkes kimliğini, dilini ve kültürünü koruyacak siyasal kurumların olması gerektiğini anlatıyordu.
Çerkes halkının "Çerkes ( Adığe )" kimliği altında ve tarihi vatanı Çerkesya'da birliği için mücadele ediyordu.
Diaspora Çerkeslerinin vatana dönmesini; bunun önündeki yasal ve keyfi engellerin kaldırılmasını, "vatana dönüş"ün hukukunun olmasını istiyordu.
Cumhuriyetlerimizdeki yolsuzlukları, hırsızlıkları; Rusya Federasyonu'nun demokratikleşmesi-şeffaflaşması; bunun için Rusya'nın diğer halkları ile birlikte mücadele etmemiz gerektiğini dile getiriyordu.
Bütün bu hedeflere demokratik, barışçıl, meşru yol ve yöntemlerle ulaşılabileceğine inanıyordu.
Bunların hepsini, artık herkes biliyor. Bu nedenle kendisine bir komplo kurulduğunu; gözaltına alındığını, tutuklandığını, yargılandığını ve şimdi 3 yıl "şartlı" tahliye cezası aldığını da.
Dünden beri sosyal medya çok hareketli. Herkes Martin'i anıyor ve anlatıyor. Savunmasını, mahkemedeki duruşunu, mücadeleye devam etme kararlılığını övüyor. Güzel, ama eksik!
Herkes biliyor ki, bizi hep böyle "tek tek vuruyorlar!". Ve her vurdukları hakkında bir sürü spekülasyon yapıyor, yalan söylüyorlar.
Hatırlayın, aynısını Martin için de yaptılar.
Dilimiz döndüğünce gerçekleri, Martin'in neden hedef seçildiğini anlatmaya çalıştık. Ciddi bir kesim Martin'e sahip çıktı, destek verdi.
Ama bir yıldan uzun süren mahkemesi boyunca Martin'e verilen destek yeterli miydi? Yapabileceklerimizin hepsini yaptık mı?
Bugün Martin'i coşkuyla sahiplenenler neden bir yıldır duruşmaları sadece izlediler?
Martin'in suçsuz olduğunu, bir komplo ile susturulmak istendiğini; bu davanın Martin'in şahsında Çerkes halkına, Çerkes Ulusal Mücadelesine gözdağı vermek için açıldığını bilmiyorlar mıydı?
Evet, bir şeyler yapmak isteyenler vardı, yapmaya da çalıştılar; ama neden güçlü bir kampanya örgütleyemedik?
Neden her duruşma öncesinde, sesimizi daha gür çıkaramadık ve Martin'e daha güçlü sahip çıkmadık? Neden mesela duruşmalarına diasporadan da delegeler gönderemedik?
Bugün, hepimizin mahkemedeki duruşundan gurur duyduğumuz Martin'in suçsuz olduğundan mı emin değildik?
Gücümüze mi güvenmedik?
Bizi durduran, elimizi kolumuzu bağlayan başka bir neden veya birileri mi vardı?
Yoksa onun politik duruşu mu hoşumuza gitmiyordu?
Peki burnunun dibinde bunlar yaşanırken, bir açıklama dahi yapmayan DÇB'ye, bileşenlerine ve "thamateleri"ne ne diyeceğiz şimdi?
Evet, karar duruşmasına ulusal kıyafetlerimizle çıkan, sadece "savunma" yapmayan; adeta mahkemeye meydan okuyan Martin'i sahiplenelim; ama şapkayı da önümüze koyup düşünelim, ders çıkaralım derim ben.
Çünkü bizi hep "tek tek" vurdular ve vurmaya da devam edecekler.
Bu konuda bir tavrımız, kararımız olmalı artık!
Hatko Schamis
03.03.2021