Kaf Fed Kongresi öncesi ve sonrası, Ümit Dinçer başkanlığındaki grubun ( Yönetim Kurulu'nun ) kamuoyuna verdikleri mesajların etkisi ile Çerkes ( Adığe ) camiasında bir şaşkınlık var.
"10 yıl öncesine; başa döndük" diyen de var, Kaf Fed'ten artık umudu kesen de. Ama hiç "nerede hata yaptık?" diye soran yok.
Sanki bu günlere paraşütle indik!
Kimle konuşsam, "yıllardır anlatıyoruz" diyor. Güzel, peki yazıp çizmenin ve anlatmanın dışında ne yapıyorsunuz? Hiç örgütlenmeye çalıştınız mı? Veya örgütlenmeye çalışanların bir parçası olmaya?
Eğri oturup doğru konuşalım: ( Çoğu ) çalışmadılar ve olmadılar.
Her biri sanki birer otorite; söyleyecekler, anlatacaklar veya yazıp çizecekler ve kurumlarımız veya kurumlarımızda çalışan insanlar bu "doğruları" kabul edecek ve hayata geçirecek sanıyorlar.
Yapmazlar, direnirler; çünkü onların da bir hayata bakış açıları veya kendi doğruları var. Eğer izlenen politikalardan memnun değilsen, senin bir doğrun varsa; doğrunu örgütleyeceksin, örgütleneceksin.
Bunun başka bir yolu yok!
Aslında Çerkes Ulusal Sorunu ve çözümü konusunda aynı veya benzer şeyleri söyleyenler olarak, biz çoğunluğuz. 5 yıl önceki tüzük değişikliği oylamasında da, yanlış hatırlamıyorsam, "Çerkes Dernekleri Federasyonu olalım" diyenler 122, "Kafkas Dernekleri Federasyonu olarak kalalım" diyenler ise 66 oy almışlardı. Ve son 5 yılda değişim isteyenlerin sayısı sanırım biraz daha arttı.
Yani çoğunluk biziz, ama değiştiremiyoruz. Neden?
Çünkü biz örgütlü değiliz. Örgütlenmeye çalışmıyoruz.
AKP'nin CHP'nin ilkelerini, veya tersi, benimsemesini ister gibiyiz. Bir gün benimseyecekler sanıyoruz veya AKP'nin içindeki "iyi insanlar"a güveniyoruz. Kişisel ilişkilerimizi ve kendimizi abartıyoruz.
"İyi insanlar"ın, politik olarak da iyi işler yapabileceklerine inanıyoruz. İnsani iyi ilişkiler kuruyoruz. Sonra yine hüsran...
Bugünlerde çok yazıp çizenler, hemen hepsi de 40'ını devirmiş, yani "eski" denilebilecek yaştalar, kendilerine şunu sormuyorlar:
Desteklediğimiz insanlar neden doğru işler yapmadılar?
Mesela Federasyonu'nun tüzüğünü ve ismini değiştirmek aslında çok kolaydı. Hatta iki sene önceki kongrede Reyhanlı Çerkes Derneği Adığe Khase bir önerge vermişti ve 6 ay içerisinde tüzük değişikliği için bir kongrenin toplanması kararı alınmıştı.
Ama araya pandemi girdi diyerek toplamadılar kongreyi. Düğün dernek herşey yapıldı, ama kongre toplanmadı.
Son kongreden önce, Değişim kendisini anlatırken, "bunlara Kaf Fed'i bırakmamak lazım" diyenler ve alternatif bir liste hazırlamaya çalışanlar vardı. Neredeler şimdi? Nasıl buharlaştılar birden bire?
Neden onlara güvendiniz? "İyi insanlar" oldukları için mi?
Soruları daha da çoğaltabilirim, ama o zaman da yazı çok uzar.
Özetle:
Hala "Çerkes mi, Adığe mi" konusunda bile kör olanlar var.
1922 yılında kurulan "Çerkes ( Adığe ) Özerk Bölgesi"nin adını Moskova'nın önce "Adığe Özerk Bölgesi"ne, sonra Cumhuriyeti'ne çevirdiğini bildiği halde, "Adığe'nin arkasında Moskova var" söylemini "populizm" diye mahkum ettiğini sanıyor. Moskova tesadüfen mi, önünü arkasını düşünmeden mi aldı bu kararı?
Ama "eskiler" ne yazık ki böyleler: Örgütlenemezler, örgütlü çalışmaya gelemezler, çünkü her biri bir "otorite"dir. Söyledikleri düşünce değil, ayettir; harfini değiştiremezsin! Ve bir laf bir otoritenin ağzından bir kere çıkmışsa, bir daha geri adım atmaz!
Bugün bir şeyler hala değişmemişse, asıl sorumluluk onlardadır. Çünkü değişmeye karşı olanlar hep, şu veya bu biçimde, onlardan destek ve/veya güç aldılar. Bunlar, değiştirmek isteyenleri de hiç bir zaman yeterince desteklemediler, hep bir bahane buldular...
İşin özü veya "Nasıl Yapmalı" sorusunun cevabı: başkaları politik mücadelenin, bu sırrını yıllar önce çözdüler. Bir yol haritasının veya programın olmasını ve maddi destek vermeyi yeterli bulmadılar; örgütün bir biriminde aktif olarak çalışmayı zorunlu kıldılar.
Böyle örgütlenenler başarılı oldular, diğerleri kaybolup gittiler.
O kaybolup gidenler arasında öyle alleme-i cihanlar vardı ki, bizimkiler onların eline su bile dökemezler.
Anlatarak, "iyi insanlar"la bir şeyleri değiştirebileceklerini sananlar yanılıyorlar, insanları oyalıyorlar; artık herkes herşeyi biliyor: eksik olan örgüttür, örgütlenmedir. Ve örgütlü çalışabilecek insandır!
Hani, yerini de ben bulurum, maddi imkanları da ben yaratırım; "hadi toplanalım" diyeceğim; ama o bunun kaşını, diğeri gözünü beğenmeyecek, yine havanda su döğeceğiz diye korkuyorum.
Bence herkes önce kendisini gözden geçirmeli, samimi bir şekilde tabii, sonra yine kendisine "nasıl yapmalı" sorusunu sormalı.
Ne demiş ustalar: "Eğer onu hayata geçirebilecek iraden yoksa, en güzel teoriler bile çöptür". Yani güzel şeyler anlatmanız yetmiyor...