#236 Ekleme Tarihi 15/10/2015 08:02:56
16 Mayıs 2013 Perşembe Saat 18:12
Bir süredir yoğun bir tempoda çalışıyordum. Günler, saatler yetmez olmuştu. O kadar çok isterdim ki bir haftanın 7 değil de, en az 10 gün; bir günün de 24 değil de 30 saat olmasını?
İşte koştur, evde koştur... Kitaplar, yazı çiziler. Haberleşme. Neredeyse hiç uyumadan geçen günler...
...
Derken motor su kaynattı. Hatlar karıştı...
Hiç yorulmayacağımı, düşmeyeceğimi; sevdamın damarlarıma durmaksızın kan ve enerji pompalayacağını zannederdim, ama meğer ben de bir insanmışım...
Pazartesi akşamı, işte yığılıp kalmışım.
Gözlerimi hastanede açtım. Şu anda Frankfurt Uni Klinik’teyim. İlk teşhis: “Burn out”! Yani “çok çalışmaktan bitap düşmek...”
Doktor bu teşhisi koyduğunda güldüm. Aklıma Adnan geldi.
15 sene kadar önce de benzer bir duruma düşmüştüm. O günlerde de yoğun bir tempoda çalışıyor, hatta daha az uyumak için “doping” yapıyordum. Adnan’a anlattığımda, “helal” demişti. “Hayırdır” diye sorunca, “çok çalışmaktan bitap düşen, tanıdıığım ilk ve tek Çerkessin” de ondan demişti.
Şimdi organik bir hasar var mı diyerek testler yapıyorlar...
“İyiyim, lütfen bırakın gideyim” diye ne kadar yalvardıysam da izin vermediler çıkmama.
“Hiç olmazsa dizüstü bilgisayarımı getirsin arkadaşlar” dedim. “Çalışmamak” kaydıyla diyerek verdiler. Ve işte bu satırları karalıyorum.
Çok istiyordum 21 Mayıs’ta İstanbul’da olmayı. Taksim’de!
Çerkesya Yurtseveri olarak, 12 yıldızlı bayrağım elimde.
Olmadı... Kusuruma bakmayın lütfen.
Ama bilmenizi istiyorum: Kalbim sizlerle. Çerkesya Yurtseverleri ile.
Bayrağım elimde. En öndeyim.
İnanın sizin kadar heyacanlıyım, sizin kadar umutlu ve sevdalı.
Kalbime, beynime, bütün benliğime sesleniyorum:
Dayan ne olur, o güzel günleri görünceye kadar...
Sevgiler, saygılar, başarılar...
Arkadaşlar