Hafta sonunda Kaf Fed, Türkiye ve hatta dünya Çerkesleri için önemli sonuçları olacak bir Olağanüstü Kongre var.
Değişim Hareketi, Kaf Fed'in DÇB üyesi olmadığını, daha doğrusu üyelik için gerekli prosedürü tamamlamadığını iddia ederek konunun netleşmesi ve bir karar almak için olağanüstü kongre kararı aldı.
Ben de bu prosedürün tamamlanmadığını düşünüyorum. Ama bu eksiklik çok kolay tamamlanabilirdi. DÇB buna hazırdı. Camiamızı bu kadar yormaya ve yıpratmaya gerek yoktu.
Bu nedenle ben niyetlerinin bir hukuki eksikliği gidermek olmadığına, "DÇB'ye üye miyiz, değil miyiz?" tartışmasının altında DÇB'den çıkma ve Kaf Fed'de köklü bir politika değişikliğine gitme niyetinin yattığında inanıyorum.
Elbette bu hakları da var. Ama henüz "nasıl bir politika izlememiz gerektiği" konusunda tek bir açıklama dahi yapmış değiller. Önce "eski" yi yıkmak ve kendi konumlarını garantiye alacak tüzük değişiklikleri yapmak ve sonrası için kendilerine güvenmemizi, yani boş kağıda imza atmanızı istiyorlar. Seçilmiş bir Yönetim olarak buna hakları olduğuna inanıyorlar.
Ancak son bir yıldır yaptıkları, girdikleri ilişkiler, sosyal medya paylaşımları ve en son örgütledik leri "Kriz Komitesi", kendilerine bu sınırsız yetkiyi vermenin doğru olmadığını gösteriyor.
Özellikle Batı'nın Rusya'ya karşı savaş cephesini büyütme çabaları, camiamızda bu cepheye katılmak isteyenlerin ve Değişim Hareketi' nin böyle niyetleri olanlarla arasına mesafe koymamış olması gelecek için büyük riskleri içerisinde barındırıyor.
Yani mesele Kaf Fed'in veya DÇB'nin şimdiye kadar yaptıkları veya yapamadıkları ve yanlışları değil. Herkesin bunları dile getirme veya değiştirmeye çalışma hakkı var, olmalı.
Mesele DÇB'den neden "kurtulmak" istedikleri ve sonrasında izlemek istedikleri politikalar.
Eski yöneticiler neyi ne kadar yaptılar, yapabildiler tartışılır, eleştirilir, ben de eleştiriyorum; daha iyisini yapmak istiyorum.
Mesela vatana dönüşü daha iyi örgütleyebileceğimize veya vatandaki üniversitelere daha çok öğrenci gönderebileceğimize inanıyorum.
Eski yöneticilerimiz yanlışlar yaptılar, eksikleri vardı, bunlar daha iyi örgetlenebilirdi; ama Değişim Hareketi'nde bu irade yok. Ve şimdi bu iradenin hukukunu yapmak istiyorlar ve DÇB'den çıkmak istemelerinin nedeni bu.
Yani DÇB'den çıkarsak bir daha vatana gidemeyiz, vatanla ilişkiler kopar vs gibi bir söylem sorunu açıklamıyor.
Elbette ki vatana gidip gelmek veya oraya yerleşmek için DÇB'ye ihtiyacımız yok.
Zaman zaman bu konuda da DÇB'nin önemli bir rol oynadığını unutmamak kaydıyla...
Asıl önemli olan, DÇB'den çıktıktan sonra izlenecek politikaların kurumsal ilişkileri ve hatta bireysel gidiş gelişleri zorlaştıracak, hatta belki de bitirecek olması.
Türkiye'nin Rus savaş uçağını Suriye'de düşürdüğü günleri hatırlayın.
Şimdi Rusya'nın savaş halinde olduğu bir ülkenin saflarında yer almanın, o ülkenin bayraklarını taşımanın, profil resmi yapmanın ve kaf Fed'in bunlarla ilişkiler hatta komiteler kurmasının sonucu da aynı olmayacak mı?
Ben Kaf Fed'i veya DÇB'yi ne kadar eleştirirsem eleştireyim, ki bu eleştirilerimi geri çekmiş de değilim, böyle bir politika değişikliğine onay vermem.
"DÇB seni deport ettirdi, onca yazı yazdın, sen nasıl hala DÇB'yi savursun" diye soranlar var.
Birincisi, DÇB bu işi yalnız yapmadı. Ve Kaf Fed başkanı ile, konunun araştırılmasını istediğim görüşmede masada Ümit Dinçer de vardı.
Ümit de, özetle, "gerek yok" dedi.
İkincisi, DÇB ne kadar eksiği ve yanlışı olursa olsun, Çerkes halkının büyük bir kazanımıdır. Diaspora Çerkeslerinin birileri tarafından manipule edilmelerinin önündeki barikattır.
Unutulmamalıdır ki Çerkes soykırımını BM'e taşıyan da, 13 Haziran Çerkesya Günü'nü ilk kez gündeme getiren de DÇB' dir.
Ama 2000 yılında Rusya Federasyonu Putin ile birlikte büyük bir değişime girdi. Üniterleşmeye başladı. Ve DÇB de bundan nasibini aldı.
Yani birilerinin, sanki Rusya da her şey güllük gülistanlıktı da DÇB'de 2000 yılında bir darbe oldu ve Yurtseverler tasfiye edildi söylemi doğru değil.
12 Eylül 1980'de, askeri cuntanın bütün derneklerimizi kapattığı, Çerkes olan her şeyi yasakladığı dönemde, insanların evlerinden çıkmaya, birbirlerine selam vermeye korktukları, bizden cüzzamlıymışız gibi kaçtıkları, hatta cuntayı destekledikleri yılları unutmadık daha...
Bu nedenle şimdi uzaktan vatana akıl vermeleri, kendilerinin yapamadıkları beklentiler içinde olmaları biraz gülümsetiyor beni...
Ben bugün yapılması gerekenin, DÇB'nin yanlışlarına ve eksiklerine karşı içeriden mücadele etmeye devam etmek olduğuna ve ihtiyaç varsa yeni ilişkiler kurmak gerektiğine inanıyorum. DÇB bunun önünde bir engel değil.
Bu konuda bizim değiştiğimizi iddia edenler, ya başkalarını manipule etmeye çalışıyorlar, ya da bizi, yazdıklarımızı hiç okumamışlar.
Biz hep, "Çerkes halkının kazanımları olduğuna inandığımız kurumlarımızı bölmeyeceğiz; eleştireceğiz, değiştirmek: Çerkesleştirmek, demokratikleştirmek ve yurtseverleştirmek için çalışacağız, ama bölmeyeceğiz" dedik.
Ve hala aynı yerde duruyoruz.
Hala aynı yerde durduğumuz diğer bir konu da "Çerkesya'nın inşası için demokratik ve barışçıl yöntemlerle mücadele edeğiz" ve "Rusya karşıtı bir cephede yer almayacağız" söylemimiz.
Evet, böyle düşünüyoruz, çünkü biz kendimizi Rusya Federasyonu'nun iç muhalefeti olarak görüyor, vatan ile diasporanın ulusal mücadelede birliğinin ancak böyle mümkün olduğuna inanıyoruz.
Bu ilke, diasporada, herşeyin daha kolay söylendiği ve yapılabildiği bir yerden vatana akıl vermemek, onlara taşıyamayacakları sorumluluklar yüklememek ve birleri tarafından manipule edilmemek için de çok gerekli.
Yani Çerkes ulusal mücadelesinin siyasi merkezi vatandır, vatanda olmalıdır.
DÇB'den çıkılmak istemesinin altında yatan asıl neden de işte bu: ulusal mücadelenin siyasi merkezini diasporaya taşımaktır.
Biz buna her zaman karşı olduk.
Ve biz değil, başkaları değişti...
Çerkes soykırımının tanınması için gittiğimiz Gürcistan'da bizimle Anaklia Deklerasyonu"na imza atan bazı arkadaşlarımız "Çerkesya’nın Yeniden İnşası" söyleminden "Özgür Çerkesya" söylemine geçiş yaptılar ve "barışçıl-demokratik yol ve yöntemlerle tarihsel vatanımızı yeniden inşa etme" kararımızdan uzaklaşıyorlar.
Elbette bu risk her zaman vardı ve bize de bazı teklifler yapıldı. Mesela İjad bize birlikte çalışmayı teklif etti, "mümkün değil" dedik. Veya Jamestown'ı temsilen gelen siyahi bir kadın kartvizitini verdi ve ilişki kurmak istedi, "biz Amerika'tı çok sevmiyoruz" dedik...
Sonuçta bugünlere, kritik bir eşiğe geldik.
Elbette Çerkesya Hareketi de fırsatları ve riskleri hesap ediyor ve Çerkes halkının çıkarına olacağına inandığı adımlar atıyor.
Ama temel ilkelerimize sıkı sıkıya bağlıyız.
Dün şu veya bu konuda bizimle aynı şeyleri söyleyip, ortak açıklamalara imza atanlar bugün artık savaşa karşı olmayabilir, Batı cephesinde kendilerine bir yer bulmaya çalışabilirler; biz yolumuzda yürümeye devam edeceğiz.
Yarın Ankara'da, kongrede görüşmek üzere.
Kimin değiştiğini görmek için, bir belge de sanırım "ANAKLİA DEKLERASYONU"...
BİZ ADIGEYİZ! BİZ ÇERKESİZ! ÇERKESYA’NIN YENİDEN İNŞA EDİLMESİNİ İSTİYORUZ!
Biz Çerkesler ( Adıgeler ) Çerkesya’nın yerli halkıyız. Dilimiz, kültürümüz, ulusal gelenek-göreneklerimiz ve yaşam biçimimiz bu topraklarda binlerce yıl içerisinde şekillendi.
Tarih boyunca saldırganlara karşı ulusal değerlerimizi, özgürlüğümüzü ve bağımsızlığımızı korumak için savaşmak zorunda kaldık. Fakat Rusya’nın, 18. Yüzyıl ve sonrasındaki yayılmacı-emperyalist politikaları, bizler için, sonuçları hala telafi edilememiş bir ulusal trajedi oldu. 101 yıl süren bu savaşın sonunda Rus ordusu Çerkesya’yı işgal etti ve Çerkesleri zorla topraklarından sürdü.
Bugün Rusya Federasyonunda; tarihsel topraklarımızın % 10’u bile olmayacak bir kısmında; Kabardey-Balkar, Adıgey, Karaçay-Çerkesya, Kuzey Osetya, Krasnodar ve Stavropol Kray ile Rostov Bölgesi’ne dağıtılmış bir şekilde yaşayan Çerkeslerin sayısı 700.000 kadardır. Diasporada ise 40’tan fazla ülkede yaklaşık 6 Milyon Çerkes yaşıyor.
Bizler; Anaklia’daki Çerkes Soykırım ve Sürgün anıtının açılışının ardından kardeşlerimizle yaptığımız görüşmeler neticesinde, biz Çerkeslerin ilerlemesinin ve ulusal kurtuluşumuzun sağlanmasının, aşağıdaki 6 maddeyi açıkça ifade etmemizle mümkün olacağı sonucuna vardık:
1 - Çerkesler Adıgelerdir ve Adıgeler dünyada Çerkesler olarak bilinmektedirler.
2 - Biz Çerkesler yalnızca ve yalnızca kendi ulusal sorunlarımızla ve geleceğimizle ilgilenmeliyiz.
3 - Çerkes Soykırımının dünyada ve özellikle Rusya Federasyonunda tanınması için elimizden gelen çabayı göstermeliyiz.
4 - Bütün dünyada, Çerkesler arasında ulusal bilinci yaymak ve geliştirmek için çalışmalıyız.
5 - Çerkesler olarak birincil görevimiz, barışçıl ve demokratik yol ve yöntemlerle tarihsel vatanımızı yeniden inşa etmek olmalıdır.
6 - 2014 Yılında Soçi’de düzenlenecek Olimpiyatlar Çerkes sorununu tüm dünyaya anlatmak ve tanıtmak için büyük bir fırsattır. Bu nedenle tarihsel topraklarımızda ve atalarımızın soykırımdan geçirildikleri Soçi’de düzenlenecek olimpiyatlara karşı mücadele, bundan sonra önceliklerimizden olacaktır.
Bu bildiri ile, bundan sonra, yukarıda deklere ettiğimiz amaçlara hizmet etmeyen faaliyetlere katılmayacağımızı ve bu 6 madde üzerinde anlaşmadığımız kimse ile birlikte örgütlenmeyeceğimizi bütün Çerkes kamuoyuna ilan ediyoruz.
Murzakan Ebubekir (Adige Xekuj - Çerkesya), Rusya Federasyonu
Adel Başkavi (Çerkes Aktivist), Ürdün;
Hatko Şamis (Çerkesya Yurtseverleri), Almanya;
Keş Ruslan, (Çerkes Birliği) Rusya Federasyonu
Bırs Bulent, (Çerkesya Yurtseverleri), Türkiye;
Acumıj Hilmi (Çerkesya Yurtseverleri), Rusya Federasyonu
Kik Kase (Çerkes Kongresi), Rusya Federasyonu
Bag Oğuz (Çerkesya Yurtseverleri), Avusturalya
Taşu Yevgeniy (Çerkesya’ nın Sesi), Rusya Federasyonu
Koçesoko Martin (Xabze), Rusya Federasyonu
John Haghor (Kaliforniya Çerkes Derneği/Adige Xase) ABD
Anaklia, 05. 07. 2012
Hatko Schamis