O günlerde Suriye’den kötü haberler geliyordu. Henüz büyük çatışmalar başlamamıştı, ama her an başlayabilirdi. Bunun üzerine kamuoyunun dikkatini Suriye Çerkeslerine çekmeye çalıştık.
Yazdık, çizdik, tek kişilik eylemler örgütledik.
Elbette savaş kötüydü, ama bu savaşı binlerce Suriye Çerkesinin vatana dönmesi için bir fırsata dönüştürebilirdik.
Bu nedenle, “Bu Savaş Bizim Savaşımız değil”, “Suriye Çerkesleri Çerkesya’ya” sloganlarını geliştirdik.
Bu, korkmak, savaştan kaçmak veya emperyalist saldırganlığı, ve yamyamların katliamlarını, yağmalarını, tecavüzlerini… onaylamak değildi.
Biz artık, dünyanın hiçbir yerinde, Çerkes halkına bir şey vaad etmeyen savaşlarda taraf olmak istemiyoruz. Canımızı, kanımızı kimse için feda etmek istemiyoruz.
Çerkes halkını yanında görmek isteyen, Çerkes kimliğini ve Çerkes halkının çıkarlarını da gözetmelidir.
Daha da önemlisi, bu savaş “Çerkeslerin Vatanı Çerkesya’dır” söylemini ve vatana dönüş talebimizi dünyaya anlatmanın bir fırsatı olabilirdi. Savaş bu talebimizi meşrulaştırmanın çok güçlü bir aracıydı. İnsaniydi… Bize düşen bu insani talebi politikleştirmek, politik bir kazanıma dönüştürmekti.
Politik mücadelenin en önemli ilkesi, miras bırakmaktır. Tohum ekmektir. Önüne koyduğu hedefe kendisi ulaşmak isteyen; o politik mücadelenin hakkını veremez. Mesela "devrimi görmek isteyen bir devrimci, devrimcilik yapamaz". “Cenneti” görmek için kendini koruma güdüsüne yenik düşer.
Asıl olan yürümek, önümüze çıkan engelleri aşmaya çalışmak, geleceğe; gelecek kuşaklara miras bırakmaktır.
Suriye Çerkeslerinin vatana dönüşlerini örgütleyemeyeceksek de, kampanyayı bu slogan üzerinde örgütlemek, tüm dünya Çerkeslerine güçlü bir mesaj olabilirdi. Dünyanın dikkatini Çerkes Sorunu’na çekebilirdi. Gelecekte Çerkes Sorunu ile ilgilenecek insanların ve kurumların çıtayı yükseltmelerine, sosyal kültürel hak ve özgürlüklerden soykırıma, sürgüne, vatana dönüş talebine ağırlık vermelerine neden olabilirdi.
Vatanımızdaki Cumhuriyetlerin, Xase’lerin, bütün kurumların hızla harekete geçerek Suriye Çerkeslerini vatana davet etmelerini, gelenlerle ilgilenmelerini istedik.
Türkiye Çerkesleri, Suriye ile vatan arasında bir köprü olmalı, gelenlere yardım etmeli ama duygusallaşmamalı, Suriye Çerkeslerini vatana yönlendirmeliydiler. Teşvik etmeliydiler.
Ama birkaç nedenle bunu başaramadık:
Birincisi, kurumlarımızın hayata ve Cerkes Sorunu'na bakış açıları politik değildi. Bu nedenle Suriye Çerkeslerini vatana yönlendirmekten çok, gelenlere insani olarak yardım etmeye yoğunlaştılar. Belki de bu daha kolay olduğu için…
İkincisi, Suriye Çerkeslerinde ulusal bilinç, vatan bilinci zayıftı ve çoğunda Rusya’ya karşı önyargılar vardı. Bu nedenle vatana değil; “daha rahat yaşayabilecekleri” yerlere gitmek istiyorlardı. Bu durum bizim “vatan bilinci olmadan, kıyamet de kopsa, vatana dönüş olmaz” deyişimizi doğruluyordu.
Üçüncüsü, yine büyük güçlerin, savaşa taraf olan ülkelerin çıkarlarının ve bu çıkarların uzantılarının kurbanı olduk.
Türkiye yamyamları destekliyor, Esad’ı itibarsızlaştırmak ve mültecileri Batı’ya karşı bir koz olarak kullanmak için Suriye’yi boşaltmak istiyordu. Bu nedenle AKP iktidarına yakın bugünkü Çer Fed çevresi, yamyamları çağımızın “devrimcileri” gibi lanse edip desteklerken Suriye Çerkeslerini Türkiye’ye göç etmeye özendirdi. Vatana dönüşlerini destekledikleri doğru değildi, showdu. Kenan Kaplan bir arkadaşımızı arayarak, “bu insanları niye o ayyaş, dinsiz Rusya’ya gönderelim” demişti. Bu kafa, Suriye Çerkeslerini vatana yönlendirebilir mi?
Rusya düşmanlığının, nefretinin vatana dönüşün önündeki en ciddi engellerden biri olduğunun da güzel bir örneğiydi bu olay.
RF Büyükelçisi kendileri ile görüşerek, Rusya’yı kamuoyunda zor duruma düşüren, teşhir eden “Suriye Çerkeslerinin Vatanı Çerkesya’dır” ve “Suriye Çerkesleri Çerkesya’ya” talebinden kurtardığı için teşekkür etti. Ama onlar bu mesajı bile anlamadılar.
Meşrulaştıklarını sandılar.
Suriye’yı fazla konuşmaya gerek yok. Suriyelilerin ( Çerkeslerin ) ülkede kalmalarını ve emperyalist saldırganlığa karşı savaşmalarını istiyorlardı.
Rusya Federasyonu ise, Suriye’nin müttefiki olduğu ve Çerkeslerin kitlesel olarak vatana dönüşlerini istemediği için, Suriye’ye uçaklar gönderdi, kendi vatandaşlarını Suriye’den tahliye etti, ama Çerkesleri görmedi. Hatta kurumlarımızı konuyu fazla kaşımamaları için el altından uyardı. Bir yolunu bulup vatana dönebilen Çerkeslere yardımı etmedi.
Bu arada bir “Perit Xase Hadisesi” var. Perit Xase yasal yollardan ama biraz da “hülle” yaparak Suriye Çerkeslerine davetiyeler gönderiyor, vatana dönenlere yardım ediyordu. Baskı altına alındı, dava açıldı. Umarım bir gün “Perit Xase Hadisesi”ni daha ayrıntılı bilenler, özel sohpetlerde bana anlattıklarını, Xase'nin çalışmalarını durdurması için kendileri ile konuşmaya Türkiye’den kimlerin geldiğini, kamuoyuna da anlatırlar.
Dördüncüsü, çok geç kaldık. Kurumlarımız bizim durumu abarttığımızı düşünüyorlardı. Bazıları, “biz Suriye’deki derneklerle ve akrabalarımızla görüşüyoruz. Şu anda bir tehdit veya büyük bir tehlike yok” dediler. Sonra Şeref Abaza, Türkiye’de bazı sol grupların örgütledikleri toplantılarda, Suriye’de yaşananları bir savaş değil demokratik devrim olarak tanımladı. Herşey daha güzel olacak, dedi.
Bu nedenle Suriye’deki savaşı ve Suriye Çerkeslerini Çerkes diasporasını kucaklayacak, harekete geçirecek bir soruna ve kazanıma dönüştüremedik. Uzun vadeli, politik bir plan ve program yapamadık.
Savaşan ve/veya savaşa taraf olan ülkelerin ve güçlerin çıkarları ile kurumlarımızın tavırları tesadüfen! örtüştü. Çer Fed çevresi, AKP iktidarının, çıkarlarının sözcüsü oldu. Cumhuriyetlerimiz, DÇB, Kaf Fed ağırdan aldılar, durumu idare ettiler. Rusya’yı karşılarına almak istemediler…
Bizim ise gücümüz yetmedi!
“Suriye’den gelen kimse açıkta kalmadı, hepsine yıllarca yardım ettik” denilebilir. Ama bu, tam da bizim eleştirdiğimiz apolitik bakış açısıdır.
Suriye Çerkesleri vatana yönlendirilmeli, vatana dönen Suriye Çerkesler için bir hukuki statü talep edilmeli ve Rusya Suriye Çerkeslerine yardım etmeye zorlanmalıydı. Bunun için uzun vadeli bir eylem planımız olmalıydı.
Suriye Çerkeslerini savaş ortamından çıkarmak, maddi ihtiyaçlarını karşılamak işin bir yanıydı. Ama Çerkeslerin vatanının Çerkesya olduğunu Rusya’ya ve dünyaya anlatmak gelecek için çok daha önemliydi.
Hatko Schamis