NEDEN DEPORT EDİLDİM – 17 –

#6208 Ekleme Tarihi 27/10/2019 06:05:57

21 Mayıs’lar bizi siyasi olarak temsil eden herşeyi dile getirme değil, Çerkes Soykırımını ve Sürgününü anma, kınama, adalet isteme ve Çerkes halkının yeniden vatanına dönüşünü talep etme günü olarak örgütlenmeliydi.

Zaten vatanından sürgün edildiğini ve “diaspora” olduğunu iddia eden bir halkın önceliği “vatana dönüş”tür. Bu nedenle 21 Mayıs’ta düzenlenecek bütün etkinlikler “vatana dönüş” talebi ekseninde örgütlenmelidir.

Attachment

Eşyanın doğasına uygun olan budur.

Eğer, hele hele “sürgün günü”nde vatana dönüş talep edilmiyorsa veya vatana dönüşü anlatan etkinlikler örgütlenmiyorsa, bu, “diaspora” veya “sürgün” karakteri törpülenmiş ve/veya etkinlikleri örgütleyenlerin öncelikleri artık “vatana dönüş” değil demektir.

Bizim özelimizde her ikisi de geçerlidir.

Yani Çerkes halkı artık yaşadığı ülkelere entegre oldu, geleceğini bu ülkelerde örgütlüyor. Ve kurumlarımız bu gerçeklik üzerinde politika yapıyorlar.

Bu durumu dile getirdiğimiz yerlerde, bize hep “gerçeklik”i anlatıyor, ama bu “gerçeklik”i nasıl değiştirecekleri üzerine hiçbir şey söylemiyorlar. Çünkü toplumsal ilişkileri ve bu ilişkileri değiştirmede siyasi mücadelenin ve örgütlerin rolünü bilmiyorlar.

Toplumsal ilişkiler ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel olmak üzere 4 kategoriye ayrılırlar. Ekonomik ilişkiler “alt yapı”dır. Siyasi ilişkiler de “üst yapı”. Ve belli bir ekonomik-toplumsal süreçte siyasi ilişkiler, yani üst yapı belirleyicidir. Sosyal-kültürel ilişkileri belirleyen, şekillendiren ve dönüştüren siyasi ilişkilerdir. Üst yapıdır.

Üst yapı “devlet”tir, devletin “ideolojik” ( ev, okul, medya, mahalle…) ve “baskı” ( asker, polis, mahkemeler, cezaevleri…) aygıtlarıdır. Bu gücü elinde tutan, toplumun-insanların sosyal hayatını, kültürünü, gelenek göreneklerini, hayata bakış açılarını, alışkanlıklarını, hatta sevinçlerini ve üzüntülerini belirler.

İktidara karşı mücadele edenler kendi siyasi örgütlerini-kurumlarını ve ilişkileri örgütlemek zorundalar. Çünkü çıkarlarını sosyal-kültürel örgütler eliyle savunamazlar.

Bu nedenle toplumsal-siyasi ilişkileri değiştirmek-dönüştürmek ve/veya çıkarlarını talep etmek isteyenlerin öncelikle siyasi kurumlarını örgütlemeleri gerekir.

STK’lar, dernekler, dükkanlar… “siyasi örgütler” değiller mi? Hem değiller hem olabilirler. Değiller, çünkü bu kurumlar hayata bakış açıları farklı olan üyelerinin asgari-ortak taleplerini örgütlerler. Olabilirler, çünkü üyelerine bir vizyon ve hayata bakış açısı sunabilir, demokratik hak ve özgürlük mücadelesini örgütleyebilirler. Bu durumda toplumda “öncü” rolü oynarlar.

Çerkes aydınlarının karar vermesi gereken, Çerkes halkının genel-ortak taleplerini mi örgütleyeceğiz, yoksa geleceğini mi?

Eğer geleceğini örgütlemeliyiz diyorsak, bir gelecek vizyonumuz ve kurumlarımız da bu vizyonu örgütlemenin; Çerkes halkına bir hayata bakış açısı veya vizyon vermenin, bilinç götürmenin araçları olmalılar.

Çünkü hiçbir toplum, kendiliğinden bilinçlenemez. Kendiliğinden çıkarlarının farkında olamaz. Örgütsüz hak ve özgürlüklerinin, çıkarlarının mücadelesini veremez. Tepeden tırnağa örgütlü iktidarın, devletin bütün olanaklarını kullanarak yaptığı propagandayı etkisiz hale getiremez.

Bizim, derneklerimizden ve bir üst kurum olarak Kaf Fed’ten beklentimiz budur. Çerkes halkına, Çerkes Sorunu’nu çözecek bir vizyon vermek! Çerkes halkını bu vizyon ekseninde teorik ve pratik olarak bilinçlendirmek.

Ama onlar, mesela, kimlik konusunu gündeme getirdiğimizde “peki Çeçen Osman’ı ne yapalım? Abaza Süleyman nereye gitsin?” diyorlar. Veya "vatanımız Kafkasya olamaz, Çerkes halkı bir zamanlar bütün Kafkasyayı politik ve kültürel olarak etkilemişse de tarihin hiçbir döneminde bütün Kafkasya’da yaşamamıştır" dediğimizde, “Karaçaylar da Çerkes olsa ne olur?” gibi ciddiyetsiz cevaplar veriyorlar.

Elbette sadece kurumlarımız veya kurumlarımızı yönetenler yapmıyorlar bu hatayı. Kurumlarımıza üye olanlar daha tutarlı ve ısrarlı olsalar kimse bu iradenin önünde duramaz.

2013 ve 2014 yıllarının 21 Mayıslarında ısrarla ilkeli birlik çağrısı yaptık. Kaf Fed’in anmayı Kefken’de değil, doğru adreste örgütlemesini istedik. Ama daha önceki yazılarımda anlattığım nedenlerle kabul ettiremedik.

Taksim’e çıkan gruplar da çizgilerinden “bir milim geri adım atmadıkları için” birlik olamadık, olmadı.

Çok mu zor, 21 Mayıs’ta hiçbir grup veya kurum ismi olmadan ve sadece Çerkes Soykırım ve Sürgünü ile ilgili pankartlar ve sloganlar eşliğinde yürümek? Zor işte…

Yalnızca 21 Mayıs’larda değil, diğer ulusal günlerimizde de birlik olamıyor, ulusal günlerimizi ciddiye almıyorlar. 7-8 yıldır kutlanan “Çerkes Dili Günü”nü, “Çerkes Bayrağı Günü”nü, “Anavatana Dönüş Günü”nü… bir kez dahi kutlamamış dernekler var.

Neredeyse her ay bir etkinlik, gösteri, piknik, kahvaltı veya zexes… örgütleyen derneklerimiz neden ulusal günlerimizde de bir etkinlik örgütlemez veya etkinliklerini ulusal günlerimize denk getirmezler... mesela neden “Bayrak Günü”nü, tüm Türkiye’de ve vatanımızdaki etkinliklerle senkronize bir şekilde örgütlenme, hala anlamış değiliz?

29 Ekim’de, Çanakkale savaşının yıldönümünde, bir yerde bir asker şehit olduğunda hemen bir açıklama yapmayı ihmal etmiyor, ama uğruna atalarımızdan binlercesinin hayatını feda ettiği bayrağımız için, “bayrak günü”nde hiçbir şey yapmıyor veya kuru bir açıklama ile geçiştiriyorlar.

Halbuki “Çerkes Bayrağı Günü”nde yer gök Çerkes bayrağı olursa, farkındalık yaratmış, kimliğimizi ve birliğimizi güçlendirmiş oluruz. Bayrağımıza ve kimliğimize saygınlığı ve prestiji büyütürüz.

Bu konuyu yüzlerce kez dile getirdik, inanın daha bir cevap alamadık!

2015 yılında 21 Mayıs’ta vatana gitme kararı aldık ve bu kararı, 1 Ocak’ta, “21 Mayıs’ta Çerkesya’dayız” başlığı altında kamuoyuna duyurduk.

İki nedenle 21 Mayıs’ta vatanda olma kararı almıştık:

Birincisi, 21 Mayıs’lar Çerkes halkının yeniden vatanına dönüşünü talep etme günü olarak örgütlenmeli diyorduk. Bu nedenle 21 Mayıs’ta vatana gitmek ve 21 Mayıs’ı vatanda, soydaşlarımızla birlikte anmak bunun pratiği olur diye düşündük.

İkincisi, birileri “150 yıllık yas mı olur?” demeye, 21 Mayıs anmalarını gereksiz görmeye başlamışlardı. Biz vatanda 21 Mayıs anmalarını örgütlemek ve daha da güçlendirmek isteyenlere destek olmak istedik.

Ama bu etkinliği diasporadaki herhangi bir etkinliği zayıflatmak için veya bunlara bir alternatif olsun diye örgütlemedik. Zaten maddi olarak epey külfetli olan etkinliğe herkesin katılması mümkün değildi. Bu nedenle bizim etkinliğimiz sadece bir “zenginlik” olacaktı, yeni bir pencere açacaktık.

Veya belki de “12’den vuracaktık!”…

Attachment

Attachment

  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks