NEDEN DEPORT EDİLDİM -20-

#6211 Ekleme Tarihi 28/10/2019 10:59:55

Мы ХЭКУР Ди Хэкущ! Иджыри Къэдгъэзэжынущ Тхьэм Жи1эм...

Attachment

Yazının sonuna geliyoruz. Nalchık’ta nasıl yaşadığım ve ne yaptığım konusunda yeterince yazmıştım. Bunları tekrar etmek istemiyorum.

Yazının uzadığını ve sıkıcılaştığını da biliyorum. Ama tarihe bir not düşmek istedim. Çünkü tarihe düşülen hiçbir notun boşuna olmadığını inanıyorum. Bir gün, sizin hiç ummadığınız bir yerde ve zamanda yeniden filiz verir…

Neden bu kadar geçmişe gittim?

Çünkü benim Nalchık’tan deport edilmemin nedeni herhangi bir yasadışı söylemim veya eylemim değil. Ki Nart sitesinde yapılan toplantıda deport edilmemi isteyenler de “diasporada toplumu gerdiğimi ve böldüğümü, şimdi bunu vatanda da yapacağımı”, deport edilmemin “vatanın ve milletin hayrına” olduğunu iddia ettiler.

Bu nedenle, politik duruşumu/zu ve yaşadığımız tartışmaları anlatmam gerekiyordu.

Attachment

Biliyorum, bir Çerkesin başka bir Çerkese bunu yapabileceğine inanmak zor. Ve bütün dünyada yaşanan bu çirkinlikleri kendimize, hergün bir araya geldiğimiz “büyüğüm”, “thamatem” dediğimiz insanlara yakıştıramıyor, inanmak istemiyoruz.

Bir de tabii, bunların doğru olduğuna inanırsak, alınması gereken bir tavır var. Ama bizim bu tavrı alabilecek birikimimiz, bilincimiz ve cesaretimiz yok. Tıpkı koca Türkiye’yi “AKP düşerse, devlet düşer” lafına inandırdıkları gibi, bizi de “statüko yıkılırsa, Kaf Fed yıkılır” yalanına inandırmışlar.

Bir zamanlar DÇB’de ve diasporadaki kurumlarımızda çalışan bazı “devlet görevlileri” konusu tartışılmış, birileri bunun normal olduğunu söylemiş, “bürokraside, devlet kurumlarında çalışan bir Çerkes yurtsever olamaz mı?” diye sormuşlardı.

Bu insanların iş bulma, askerlik, devletin bazı olanaklarından yararlanma gibi konularda gençlerimize, kurumlarımıza çok yardım ettiklerini söylüyorlardı. Yalan da değil. Ama bu yardımların bedeli ne?

Şimdi de birileri mesela TİKA ile ilişkilerin geliştirilmesini “devletin maddi olanaklarından yararlanmak için” diye meşrulaştırıyorlar. Ve ben bu kadar insanın, “parayı veren düdüğü çalar” deyişini dahi bilmemelerine şaşırıyorum.

Aptallık değilse, saflık…

Elbette istisnalar çıkabilir, ama devletlerle hele hele bu düzeyde ilişkileri olan, devlete bu düzeyde hizmet eden insanlar, artık devletin içimizdeki uzantıları olur ve kurumlarımızda, hizmet ettikleri devletin çıkarlarını savunurlar.

Daha açık söyleyeyim:

MİT’e, FSB’ye, BND’ye… çalışan Çerkesler, bizim bu kurumlarda çalışan insanlarımız değil, bu kurumların içimizdeki uzantılarıdır. Bizim çıkarlarımızı bu örgütlere değil, bu örgütlerin çıkarlarını bize anlatırlar.

Bizim kurumlarımızın sivilleşmesini ve demokratikleşmesini istememizin bir nedeni de budur.

Attachment

2017 yılını vatana dönüş hazırlıklarımı tamamlamakla geçirdim. Askerlik, adli sicil gibi konuları hallettim. Maddi sorunları çözdüm. ODTÜ’ye kayıt yaptırdım. Çünkü Nalchık’ta üniversiteye gitmek, ilk yıl Rusça ve Çerkesçe öğrenmek istiyordum. Bir de, avukatıma vekalet verdim! Yani oturumumun iptali benim için sürpriz olmadı. Buna, daha fazlasına hazırdım.

Vatana dönüş 40 yıllık hayalimdi. Bu hayalimi gerçekleştirmemin gecikmesinin nedeni, hayatın benimle ilgili başka planlarının olmasıydı. Ama şimdi maddi ve manevi olarak hazırdım. Vatanıma dönecek, orada bir ev alacak, belki bir aile kuracak ve orada ölecektim.

Sembolik bir günde, 21 Mayıs’ta vatana dönmeye karar verdim…

Attachment

Neden Maikop’a değil de, Nalchık’a yerleşmeye karar verdim? Çünkü Doğu’suyla Batı’sıyla bir halk olduğumuza inanıyorum. Benim için Maikop ile Nalchık arasında bir fark yok. İkisi de Çerkesya.

Ve ben “Abzah” değil, Adığe'yim, Çerkesim. Eğer Çerkes halkının çıkarına olacaksa veya Çerkes halkının birliği için gerekliyse “Kabardey” de olabilirim.

Elbette hangi nedenle olursa olsun, vatana dönüş yapmak çok değerli. Biliyorum. Ama bence, vatana dönüş, bugün için veya hala, politik bir tavır, politik bir eylem.

Ve ben hayata bilimin ışığında bakmaya çalışırım. Bilimle aklım ve duygularım çeliştiğinde, bilimi tercih eder, kendimi, duruşumu bilimin önermelerine göre değiştirmeye çalışırım.

Bilim, ulusal mücadelelerin “kırdan kente değil, kentten kıra” doğru bir rota izlediğini söyler. Çünkü ulusal bilinç, kentli bir bilinçtir. İlk ulusal tepkiler ve düşünceler kentte, eğitimli, aydın insanlar arasında ortaya çıkar, örgütlenir ve toplumun diğer kesimlerine yayılır.

Bu anlamda “Maikop” ile “Nalchık” aynı değil.

Nalchık, Çerkeslerin nüfus çoğunluğuna sahip olduğu, Çerkesliğin daha yoğun yaşandığı, devletin ve toplumsal yaşamın daha çok Çerkesleştiği, daha kentli, daha genç, daha dinamik ve daha politik bir coğrafya. Bu nedenle Çerkes Ulusal Mücadelesi’nin de motoru.

Bu nedenle Nalchık’a yerleşmeye karar verdim.

Hani, oturumum iptal edildiği zaman bazıları “yazıp çizmeseydin, gidip gelmeseydin…” gibi şeyler söylediler ya, ama eğer Nalchık'ta onların dedikleri gibi yaşasaydım, o zaman ben “ben” olmazdım ki.

Ben hep “önce hayallerim” diyen bir insan oldum. Hayallerim, yani vizyonum ve misyonum. Hiçbir zaman kendime önce bir hayat kurup, bu hayata uyan, bu hayatın izin verdiği kadar hayal kurmadım, politika yapmadım. Önce hayal, sonra bu hayalime uyan bir hayat kurdum.

Maikop’a değil, Nalchık’a gitmeli, dinamik, hayallerimi yaşayabileceğim bir coğrafyada yaşamalı, politik hayatın içinde olmalıydım.

Herkes böyle mi olmalı veya yapmalı? Elbette benim gibi düşünen ve yaşayan insanların çoğalmasının bizim için daha iyi olacağına inanıyorum. Ama herkes böyle olmak zorunda değil. Vatana dönüş, mutlaka bu değil.

Vatana dönmek, orada tutunmak, çoğalmak, vatan ile diaspora arasında köprü olmak, örnek ve öncü olmak, vatanın ekonomik, sosyal, kültürel ve demografik gelişmesine katkı sunmak da çok önemli.

Attachment

Ama birileri de politik yaşamın içinde olmalı.

Ben kendime, karakterime, hayallerime ikincisinin daha uygun olduğunu düşündüm.

Ve bu, bir suç değil!

Israrla, “öyle-böyle yapmamalıydın?” diyerek, deport edilmemi yaptığım hatalara bağlamak isteyenler, hala somut olarak hatamın ne olduğunu bile söylemediler. Söyleyemezler de!

Çünkü onların hata veya yanlış olarak gördükleri aslında bizim hayata bakış açılarımızdaki fark.

Peki, farklı olmak suç mu?

Unuttukları, bir toplumda hiçbir zaman tek bir düşünce veya politik duruş olmayacak. İnşallah da olmaz. Çünkü olursa, buna faşizm denir.

Benim, yasa dışı, hukuki olmayan bir şey yaptığımı söyleyemeyen, buna rağman hata veya yanlış yaptığımı iddia edenler sadece yasa dışı, hukuk dışı, anti demokratik uygulamaları meşrulaştırıyor, statükonun ömrünü uzatıyor ve kendi hayata bakış açılarını dayatıyorlar.

Ki, Hauti’nin Nart sitesinde “bu işi bilmeyenler politika yapmasınlar. Yoksa halklarına zarar verirler” sözleri, bu ruh halinin bir yansımasıdır.

Nereden biliyorsunuz sizin doğru veya haklı olduğunuzu?

Mandela da terörist denilerek 20 yıl hapiste yatırıldı ve sonra devlet başkanı olmadı mı? Bruno’yu, Galile’yi hiç duymadınız mı? Dünyada böyle yüzlerce, binlerce örnek yok mu?

Kim, nasıl kendi doğrularının mutlak doğrular olduğunu iddia edebilir?

Bu nedenle dünya artık düşünce ve ifade özgürlüğünü en temel insan haklarından biri ve gelişmenin "olmazsa olmaz"ı olarak kabul ediyor ve demokrat-aydın insanlar bu hakları ellerinden alındığında vatanlarını bile terk ediyorlar.

Devrimci-demokrat olduklarını iddia ediyorlar, Voltaire’in yüzlerce yıl önce söylediği “düşüncelerine katılmıyorum, ama onları dile getirme özgürlüğüne sahip olman için hayatımı veririm” sözünü dillerinden düşürmüyorlar, ama pratikte kendilerinden farklı düşünen insanlara kurumlarımızda çalışma ve vatanlarında yaşama hakkı bile vermiyorlar.

Elbette ideolojik mücadele olur, insanlar düşüncelerinde ısrar edebilirler, ama bir kırmızı çizgi var. Bu kırmızı çizgi, başkalarının da siyaset yapma ve ortak yaşam alanında var olma hakkıdır. Bu çizgiyi kimse aşamaz.

Bu konuda Arafat dünyaya bir örnektir. Oslo’da birçok konuda anlaşan İsrail ve Filistin, Filistin diasporasının Filistin’e geri dönüşü ve silahlı eylemlerin kınanması konusunda anlaşamamışlardı. Arafat, tarihi bir açıklama yaptı:

“İsrail, Filistin topraklarını işgale devam ettiği müddetçe, hiçbir Filistinlinin, hiçbir eylemini kınamam, yasaklamam” dedi.

Ve bu duruşunun bedelini hayatıyla ödedi, önce tecrit edildi, sonra öldürüldü. Ama dünyaya “ulusal birlik” konusunda örnek oldu… Çerkesler hariç!

 

  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks