NEDEN DEPORT EDİLDİM -23-

#6214 Ekleme Tarihi 20/11/2019 11:17:09

2017 yılının kasım ayında oturuma başvurmak istedim, ama o sene için kotalar dolmuştu, “Ocak ayında gel” dediler. Öyle de yaptım: Ocak ayında oturum başvurumu yaptım. 4 ile 6 ay sonra cevap gelir dediler.

Attachment

Bu arada, Rusça öğreniyor, Çerkesya’yı geziyor, insanları tanımaya ve ilişkiler kurmaya çalışıyordum. Bunları da Nalchık’ta yaşadığım günlerde yazdığım yazılarda uzun uzun anlattım.

Tahmin ettiğim gibi, Nalchık’ta ulusal bilinç yüksekti, yaşam dinamikti. Eksikler-yanlışlar vardı tabii, ama insanlar bizim diasporasıyla, Batısı ve Doğusuyla bir halk, Çerkes ( Adığe ) halkı olduğumuzun bilincindeydi. Geri ve bilinçsiz unsurlar tarafından hortlatılmak istenen “Kabardeycilik”, yurtseverlerin “Biz Çerkesiz-Adığeyiz” kampanyaları ile geriletilmişti.

Attachment

İlk dikkatimi çeken şeylerden biri, diaspora ile ilişkiler gelişiyor, gelip gidenlerin sayısı artıyordu, ama paradoksal bir biçimde, diasporanın vatana dönüşü konusunda hem "sokaklar" hem de aktivistler eskisi kadar heyecanlı ve umutlu değillerdi.

Elbette bunun en önemli nedeni, diaspora Çerkeslerinin vatana dönüşleri konusunda siyasi iradenin zayıf olmasıydı. Bir zamanlar Cumhuriyetlerimizin anayasalarına, derneklerimizin ( DÇB’nin ) tüzüklerine girmiş olan Dönüş konusu artık rafa kaldırılmıştı.

Sanırım bu nedenle 2013 yılından beri yürürlükte olan ve Rusya’ya dönüş yapmak isteyenlere ciddi imkanlar sunan “diasporik ülkedaşlar” ( Soydaşlar ) yasası yeterince tartışılmadı. Kimse “neredeyse bütün Rus ve Sovyet kökenlilerin yararlandığı bu yasadan biz neden yararlanamıyoruz?” diye sormadı.

Bence Moskova Dönüş konusunun gündemde tutulmasını istemiyor, FSB ve “Çerkes İşleri Bakanlığı” da gerekeni yapıyordu. Ki, bir gün Martin’i çekip “dönüş konusunu fazla kurcalamayın” diyerek bizi de uyardılar.

Burada bir çarpıtmaya veya yanlışa da değinmek istiyorum. Dönüş konusunu konuşunca yetkililer-ilgili insanlar “vatana dönmek isteyen mi var ki?” diye sorup kendilerini sorumluluktan kurtarmaya çalışıyorlar.

Bu, bir manipülasyondur.

Attachment

Eğer vatanda dönüş konusunda çalışmalar ve kampanyalar yapılmaz, tereddütler aşılmazsa elbette kimse vatana dönmek istemez. Vatana dönüş konusunda vatan ve diaspora birlikte çalışmalı, ama Vatan çağırmalı, dönmek isteyenlere destek vermeli, imkanlar sunmalıdır.

Bunu yapmıyorlar, yaptırmıyorlar!

Hatta 1 Ağustos Vatana Dönüş Günü’nü bile, özellikle Nalchık’ta kutlamış olmak için kutluyorlar, sokaktaki insanın böyle bir günden haberi bile yok.

Ama “kapılar açıldıktan” bunca yıl sonra, hala, vatana dönenlerin az, orada tutunamayıp diasporaya geri dönüş yapanların çok olması, plansız-programsız “dönüş”lerin vatandaki ekonomik, sosyal yaşama katkısının olmaması her iki tarafta da umutları kırdı, Dönüş’ün gündemden düşmesinde önemli bir rol oynadı.

Bir de tabii, bazı dönüşçülerin ve vatana şu veya bu nedenle gidenlerin yaptıkları hatalar, olumsuzluklar var. Bunlar ne yazık ki, misyonlarının adamları olamadılar, misyonlarına uygun bir duruş sergilemediler.

Ve nasıl ki bir zamanlar Rusya’dan gelen bazı kadınlar “Natasha”lık yaptıkları için, “Natashalık” bütün Rus kadınları ile ilgili bir önyargıya dönüşmüşse veya Türkiye’de bir Suriye’linin hatası bütün Suriye’lilere mal ediliyorsa, vatanda da diaspora Çerkesleri ile ilgili “önyargılar” oluştu.

Yaşlısı, genci, öğrencisi, iş adamı, turisti… ve daha da kötüsü, diaspora Çerkeslerini ve Kaf Fed’i temsilen vatana gidenler bile, benzer hatalar yapmışlar. Otel ve “Plaza Bar” hikayeleri herkesin diline düşmüş…

Attachment

Çekoslavakya’daki Yahudilerin ikinci dünya savaşından sonra Filistin’e dönüşlerini anlatan, gerçek hayattan alınmış bir film vardı. Özellikle genç insanları bir kampa alıyor, kendilerine iki ay boyunca Filistin’deki yaşam, insan ilişkileri üzerine bilgiler veriyor ve nelere dikkat etmeleri gerektiğini anlatıyor, bu misyona uygun olmayanları Filistin’e göndermiyorlardı.

Bizde böyle bir mekanizma yok. Ama vatana dönüş yapanlar ve şu veya bu nedenle vatana gidip gelenler de yaptıkları olumlu-olumsuz her şeyin bütün diaspora Çerkeslerine mal edileceğinin bilincinde değiller.

Halbuki siz oraya bakkal açmak için gitmiş ve başka hiçbir misyonunuzun olmadığını düşünseniz bile, orada “soydaş” ve/veya “diaspora Çerkeslerinin temsilcisi” olarak bir misyonunuz var, gözler üzerinizde olur. Duruşunuza, oturup kalkışınıza, hal ve hareketlerinize dikkat etmek zorundasınız.

Ama bizim insanlarımız sanki “altına hücum” etmişler…

Attachment

Bir yazı vardı, sitemizde de yayınladık, ama istek üzerine, tartışmamak için, yayından kaldırdık. Bu yazıda, “buraya geliyorsunuz, yiyip içiyor, geziyor, eğleniyor… sunuz” gibi şeyler yazmıştı Nalchık’tan bir aktivist. Yazıyı yazanın eksiklerine ve zaaflarına takıldı birileri. Ama o yazı sadece yazarın değil, çok daha fazla insanın duygu ve düşüncelerini yansıtıyordu.

Elbette insanların özel yaşamları beni ilgilendirmiyor, ama burada söz konusu olan “özel yaşam” değil. Veya kamusal kimliği ve misyonu olan insanların “özel yaşamları” olmaz.

Bakın kumar oynadığı, içkiyi fazla kaçırdığı veya bir ilişkisi olduğu için insanların siyasi hayatları bitiyor.

Veya biz bir bölgeye siyasi çalışma yapmaya gittiğimizde, bar-kahve gibi yerlerden bile uzak dururduk.

Ki bu nedenle ben Nalchık’ta yurtta kaldım, geceleri çıkmadım. Hatta bir gün beni gezdiren bir arkadaş genç bir kızı işaret edip, “ister misin?” diye sorunca kendisini tersledim. Utanmadan “atalarımızın intikamını alırsın” gibi iğrenç bir cevap verdi bana. Ama bu, insanları "sır"rı bilenlere karşı köleleştiren bir “tape” tuzağı da olabilirdi!

Böyle durumlara kaşı uyanık olmalıydık!

Hepsinin ailesi, çocukları var, bu nedenle isimlerini vermeyeceğim, ama bazıları misyonlarına uygun davranışlar sergilemediler. Aralarında uçaktan sarhoş inip, sarhoş binenler, “Plaza Bar”larda sabahlara kadar eğlenenler vardı. Bunları görüp uyarmayan, bildiklerini saklayan, tavır almayanlar vardı.

Bir zincirdi, bir zincirin halkalarıydı… Ve sır değildi!

Mesela 2015 yılının 21 Mayısında, bir “büyüğümüz” sabah korteje geç gelince, Yaşar Aslankaya’nın kendisini “hiç olmazsa bugün, böyle bir günde yapmayın…” diye sertçe uyardığını herkes gördü! “Dört Yanımız Puşt Zulası” yazımdan sonra beni kınama kuyruğuna girenler de!

Ama üç maymunu oynadılar, oynuyorlar veya önemsemiyorlar.

Attachment

Attachment

Attachment

  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks