Reyhanlı'da 23 Haziran sabahı yaşanan çirkinlik hepimizi çok sarstı. Öfkemizi kontrol etmekte zorlandık...
Elbette artık Türkiye'nin her yerinde, her gün böyle kötülükler yaşanıyor; bunun nedenini de biliyoruz; ama kötülük bu kadar yakınlaşınca hissetmek kolaylaşıyor, öfke büyüyor.
Reyhanlı'da, Suriye Savaşı ile birlikte büyük değişiklikler oldu. Demografisi değişti mesela. Toplam nüfus, 260 bin kadar ve bunun % 60'ı, yani 150 bini "kalıcı" Suriyeli. Bunların çoğu, kısaca "vahabi". Belki de bir kaç gün önce ve hemen birkaç km ötede kafa kesmiş birilerinin Reyhanlı sokaklarında, aramızda dolaştıklarını biliyoruz.
Ama bir de "savaş ekonomisi" var. Kaçakçılık, hırsızlık, uyuşturucu, taciz... hiç olmadığı kadar çok artık Reyhanlı'da.
Biz Çerkesler eskiden "biz bize"ydik. Kurtuluş, Bayır ve Ziyaret mahallelerinde veya Yenişehir ile Harran köylerinde yaşardık. Herkes birbirini tanırdı. Aramızda fazla "yabancı" yoktu. Çerkes olmayanlar da "yabancı" değildi. Kötülüklerin içimize girmesi zordu.
Artık öyle değil. Nüfus ile birlikte kötülükler de; ve Reyhanlı'nın sosyal-kültürel yapısının absolve edebileceğinden hızlı arttı.
Böyle bir ortamda dilimizi, kültürümüzü, gelenek göreneklerimizi ve hayat tarzımızı korumaya; Reyhanlı'nın bütün bileşenleri ile barış ve huzur içinde birlikte yaşamaya ve insanlarımızı kötülüklere karşı korumaya çalışıyoruz.
Bir derneğimiz var. Büyük. Gençler ve çocuklar için bir buluşma noktası. Ama hayat derneğe sığmıyor...
Ve bir de Türkiye gerçekliği var!
"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" diye ucube bir düzen kurdular. Halk bir şahsı seçiyor, o da herkesi seçiyor. Yasa, hak, hukuk ara ki bulasın... Ve kötülükler meşrulaştı!
Bu düzen kurulurken bize "herşey daha güzel olacak!" diyenlerin sesleri pek çıkmıyor. Bu kadar büyük bir politik "yanılgı" sonrası nasıl hala Çerkes Sorunu'nda kalem oynatabiliyorlar, haklı olduklarını düşünüyorlar bilmiyorum. Pişkinlik işte!
Elbette hırsızlık, yolsuzluk, kadına şiddet, taciz, tecavüz... sadece Türkiye'de veya müslüman ülkelerde olmuyor. Ve sanırım hiç bir politik veya dini öğreti böylesi kötülükleri öğütlemiyor.
Ama bazıları, bu kötülükleri kolaylaştırıyor, önemsizleştiriyor ve/veya meşrulaştırıyor. "Çalıyor ama çalışıyor" söylemi mesela, hırsızlığı; "bir kereden bir şey olmaz!" da tecavüzü meşrulaştırıyor.
Veya kadın ile erkeğin "eşit" olduğuna inanmayanlar; kadınları eve hapsetmek isteyenler; kadının her işi yapamayacağına inananlar...
Bazıları, Çerkes kültürünün bizi kötülüklerden koruyacağına inanıyorlardı. Hala inananlar da var. Hikaye!
Çünkü bütün kültürler ve sosyal ilişkiler siyasi sisteme göre değişirler, şekillenirler. Yoksa asimilasyon da olmazdı zaten.
Yani sistemin, hukukun veya yasaların meşrulaştırdığı bir kötülük; veya herşey, bir süre sonra toplumsal yaşamda da meşrulaşır. Eğer ona direnen güçlü bir odak, güç veya bir sistem yoksa!
Bu nedenle, "bütün kötülüklerin de iyiliklerin de anası sistemdir" demek yanlış olmaz sanırım.
Reyhanlı'da, özellikle Suriye savaşıyla birlikte, demografik, siyasi, ekonomik ve kültürel yapının değiştiğini, bozulduğunu söylemiştim.
Kötüler, kötülükler ve kötülüklerden beslenenler çoğaldı.
Bu kötülerden veya kötü sitemin kurbanlarından biri de dün içimize sinmeyen, öfkemizi büyüten kötülüklerden birini yapan M.Y.
23 Haziran sabahı, saat 6:30 gibi, bir eve, evimize girdi. Hırsızlıkla yetinmedi, evimizi kirletti. Duyar duymaz koştuk, duyan geldi...
Çok geçmeden polis, kamera kayıtlarından bu alçağın kim olduğunu buldu ve gözaltına aldı.
Araba yakmak, hırsızlık, uyuşturucu, taciz ve tecavüz gibi sabıka kayıtları olan biriymiş meğer. Mahallemizde, aramızda yaşıyormuş.
Ne kadar doğru bilmiyorum, ama karısına da önce tecavüz etmiş ve evlenmeye zorlamış...
Kırsal kesimde yaygın olan, çoğunlukla araya birilerinin girmesi ile üstü kapatılan; ama tecavüz sorununu, tecavüze uğrayan kadınları tecavüzcüleri ile evlendirerek çözeceğini! sananların çocuğu yani...
Haberi duyup toplananların öfkesi çok büyüktü. Bazı "öfkeli mahalleliler" sapığın evini kurşunladılar, taşladılar falan.
Güvenlik güçleri, öfkenin haklı bir nedeni olduğunu bildikleri için sınırları aşmayan tepkilere müdahale etmediler.
Gece emniyet müdürü Dernek Başkanımız Uğur Pihava'yı görüşmeye çağırdı. Sapığın, "haklısınız, yüzünüze bakamıyoruz utançtan" diyen aile büyüklerinden biri de oradaydı.
Bu arada sapık tutuklanmış ve İskenderun cezaevine sevk edilmiş, bu ailenin mahallemizden çıkarılması talebimiz kabul edilmişti.
Ertesi gün, adliyenin önünde bir protesto eylemi yapmak istedik. İzin verilmedi. Bunun üzerine o evin önünde toplanacağımızı söyledik ve sosyal medyada etkinliğin duyurusunu yaptık.
Ertesi gün, sabah Emniyet Müdürü, İlçe Jandarma Komutanı, Kaymakam ve Belediye Başkanı derneğimize geldiler. Üzüntülerini dile getirdiler, suçluya en ağır cezanın verileceğini söylediler; ama bizim de bir provokasyona izin vermememizi rica ettiler.
"Reyhanlı'nın adının kötüye çıkmaması" gibi bahanelerle bu olayın üstünün örtülmesine izin veremeyeceğimizi, protesto eylemini örgütleyeceğimizi söyledik.
Öğleden sonra Vali aradı. Evin önünde toplanmanın iyi bir fikir olmadığını, mahallenin provokasyona açık bir yer olduğunu; bu nedenle kesinlikle izin veremeyeceklerini söyledi.
Ama "küçük bir grup Belediye meydanında basın açıklaması yapabilir" dedi. "Ne kadar kişinin katılacağını bilmiyoruz, ama biz kimseye gelmeyin" demeyiz diyerek, öneriyi kabul ettik.
Ve yeni eylem yerini yine sosyal medyadan duyurduk.
Bu arada neredeyse bütün Türkiye'den üzüntümüzü paylaşan destek mesajları alıyorduk. Kaf Fed Başkanı Yıldız Hanım iki kere aradı. Gelmek istediğini söyledi, gerek yok dedik. Çünkü YK üyesi Turan arkadaşımız geliyordu zaten.
CHP, İYİ Parti, AKP, HDP, TİP, SYKP... parti il ve ilçe başkanları, milletvekilleri de aradılar. Sonra Meslek örgütleri, sendikalar, Barolar, Kadın ve sivil toplum örgütleri... Ve elbette Türkiye'nin dört bir yanından Çerkes ve Kafkas dernekleri başkanları, yöneticileri! Çoğu gelmek istediklerini, yanımızda olmak istediklerini söylediler.
"Şimdilik gerek yok" dedik, ama yalnız olmadığımızı, aslında çok büyük ve güçlü bir aile olduğumuzu hissettik.
Basın açıklamamıza her dinden ve etnik kökenden yüzlerce kişi katıldı. Reyhanlı Belediye Başkanı Mehmet Hacıoğlu, çeşitli partilerin il ve İlçe başkanları, CHP milletvekili İsmet Tokdemir bizzat geldiler.
Basın açıklamamızı Reyhanlı Çerkes Derneği Adığe Khase başkanı Pihava Uğur okudu.
Reyhanlı büyük bir yer değil. Sivil-demokratik örgütlenme ve eylem geleneği yok. Ama Reyhanlı'da etnik köken, din ve mezhep ayrımı yapmadan kötülüklere ve kötülere birlikte tavır aldık; huzur içinde, kardeşçe birlikte yaşama özleminin büyük olduğunu gördük.
Bu ve feodal ilişkilerin hala çok güçlü olduğu Reyhanlı'da aşiretinin de sapığa ve ailesine tavır almış olması sanırım Reyhanlı'da bir ilk.
Hayat, kötülüklerin üstünü örterek değil; tavır alarak güzelleşecek. Yeter ki bütün renklerin "iyileri" bir araya gelsin, kötülüklerle ve kötülerle mücadele etmeye karar versin!
Bundan sonra ne olur bilmiyoruz. Öfkeli gençler var, adalet isteyen yürekler var, affedemeyenler var. Ama "sineklerle uğraşmak yerine bataklığı kurutmak gerekir" diyen büyük bir kitle de var.
Ben, bir denge bulacağımıza ve Türküyle, Çerkesiyle, Kürdüyle, Arabı, Süryanisi, Ermenisiyle... bütün "iyiler"le birlikte, daha güzel bir Reyhanlı, Türkiye ve dünya inşa edeceğimize inanıyorum...
25.06.2021