Navalny de aslında bir Rus milliyetçisi. Bir kaç açıklamasını okumuştum. Özellikle Kuzey Kafkasya ile ilgili olanları.
Bir Rusya'nın, Kuzey Kafkasya Cumhuriyetleri ile; daha doğrusu elitleri-yöneticileri ile kurduğu ilişkileri, mesela Kadirov'u çok ağır eleştiriyordu. Eleştirilerinin ağırlık noktası, "yolsuzluklar"dı.
Eylül 2011’de Rus milliyetçi örgütlerinin “Kafkasya’yı beslemeyi bırak” sloganı altında ülke çapında örgütledikleri kampanyayı desteklemişti. Kafkasya’nın merkezden gönderilen büyük paralar sayesinde zenginleşmediğini, sadece sosyal tabakalaşmanın yoğunlaştığını, çünkü tüm fonların Kuzey Kafkasya yetkililerine gittiğini söylüyordu.
Blog'unda, “Kafkasya’yı beslemeyi bırak. Ramzan Kadirov’u beslemeyi bırak”, “Kuzey Kafkasya cumhuriyetlerinin liderliği olarak adlandırılan iğrenç hırsız çetesini beslemeyi bırak” diye yazmıştı.
Zamanla ismi sadece Rusya'da değil; tüm dünyada daha çok duyuldu. Muhaliflerin liderlerinden biri oldu. Sistemi, özellikle oligarklar ve yolsuzluklar üzerinden eleştiriyor. Akıllıca!
Zehirlendi mi, yoksa "zehirlenme hikayesi" bir kurgu mu bilmiyorum. Olabilir. Rusya böyle şeyler yapabilecek bir devlet.
Her halukarda, geçen hafta tedavi gördüğü Almanya'dan Rusya'ya geri dönen Navalny'i tutuklayan Rusya, ona arayıp da bulamayacağı bir fırsatı altın tepside sundu. Belki de bir hesap hatası yaptı.
Navalny, bu fırsatı kaçırmadı. Taraftarlarını 23 Ocak'ta, yani dün, tutuklanmasını ve yolsuzlukları protesto etmeye çağırdı.
İlk yorumlar, eylemlere katılımın soğuklar ve pandemi nedeniyle fazla olmayacağı yönündeydi. Ama Rusya işi şansa bırakmamaya çalıştı. Eylemleri yasakladı, sokağa çıkmaya niyetli olanları tehdit etti ve 23 Ocak öncesinde onlarca muhalifi gözaltına aldı.
Ama bu önlemler işe yaramadı: yüzlerce yerleşim biriminde, binlerce insan sokağa çıktı. Ve bence cin şişeden çıktı...
Elbette dün bir "ayaklanma" yaşanmadı, bunun nesnel bir temeli yok Rusya'da. Muhalefetin başını dünya ile daha haşir neşir; biraz paralı, hadi "orta sınıf" diyelim, liberaller çekiyor ve eylemlere daha iyi eğitimli, kalburüstü ailelerden gelen gençler katılıyordu.
Küçük yerleşim birimlerinde ve köylerde hemen hemen hiç bir etkisi yoktu hareketin. İşçi-emekçi kesimler arasında da.
Ancak dünkü gösterilerde, bu şablon değişti.
Rusya’da bundan bir önceki en kitlesel protestolar 26 Mart 2017’de yapılmıştı. Başını yine Navalny çekiyordu ve yolsuzluklar protesto ediliyordu. Belki o gösterilere katılım biraz daha fazlaydı, ancak sadece belli başlı şehirlerde örgütlenmişti eylemler.
Bu defa ama, henüz kesin rakamlar bilinmemekle birlikte, sosyal medya paylaşımlarına bakarak, pandemiye ve dondurucu soğuğa rağmen Vladivostok’tan Novosibirsk’e ve Novorossiysk’e kadar Rusya'nın hemen hemen her şehrinde, kasabasında, köyünde, Kuzey Kafkasya'da bile, irili ufaklı gösterilerin yapıldığını söyleyebiliriz.
Belki de, son gün sosyal medyaya düşen “Putin’in Sarayı” meselesi, eylemlere katılan insan sayısını arttırdı. Bilmiyorum...
Ama hiç bir "Batının provokasyonu" bunu başaramaz. Hiç bir "provokasyon" bu şartlar altında bu kadar insanı sokağa dökemez.
Hatta ben sokağa çıkanların Navalny'den daha büyük dertlerinin olduğunu; bu kaba, ırkçı ve kendini beğenmiş adama destek vermek için yanıp tutuşmadıklarını düşünüyorum.
Soğuğa ve pandemiye rağmen, insanların memnuniyetsizliklerini ve öfkelerini büyüten veya tetikleyen başka şeyler var bu yaygın ve kitlesel eylemlerin altında.
Daha da önemlisi, bundan önceki eylemlerde, hali vakti yerinde "şıkıdım mıkıdım" tipler çoğunlukta olurdu; ama bu defa, videolardan da izlediğimiz gibi, emekçi kitleler çıktılar sokaklara.
Ve Putin'in oy deposu olan kırsal alanlarda da örgütlendi.
Eylemler insanların gözünde o kadar meşruydu ki veya öfke o kadar büyüktü ki, aileler; çoluk çocuk hep beraber katıldılar eylemlere.
Bu, yeni ve son derece önemli bir gelişme bence.
Elbette pandeminin de derinleştirdiği kriz; fiyat artışları, düşük ücretler... önemli bir rol oynuyor, ama Putin'in başta olduğu bu oligarşik düzenin eşitsizlikleri, yolsuzlukları ve hukuksuzlukları da halkın öfkesini büyütüyor.
İnsanlar o "saray"ın, Putin'e ait olmasa bile, ismi açıklanmadığı için, Putin tarafından bir oligarka peşkeş çekildiğine inanıyor.
Belki de Putin'e, o 1990'ların yağma düzenini bitirmesi, devlete çeki düzen vermesi ve dışarıda yaptığı müdahalelerle Rus Devletine prestij kazandırmış olması nedeniyle duyulan sempati; kurduğu düzenin halkın yarasına merhem olmaması nedeniyle sarsılıyor.
Bu düzen, yani devlet kapitalizmi, 90'lı yıllarda işe yaradı; emekçilere iş, aş, güvence sundu, ama yoksulluğa ve yolsuzluğa çözüm olmadı.
Eylemlerde bir diğer dikkatimi çeken şey, Türkiye'de, Avrupa'da veya dünyanın herhangi bir ülkesinde şahit olduğumuz şeylerin yaşanmaması. Tek tük istisnalar dışında, hem eylemciler barışçıldı hem de polisin müdahalesi çok aşırıya kaçmadı.
Hatta bir çok videoda polislerle eylemcilerin içiçe geçtikleri, sohpet ettikleri görülüyordu. Belki güvenlik güçleri de tepkili düzene!
Rusya demokratik bir devlet değil. Rusya'da yönetim biçimi, devlet başkanının kaç yıl iktidarda kalacağı halk için o kadar önemli değil, ama Ruslar da kör değiller. Ve memnuniyetsizlikleri büyüyor.
Rusya'nın "küçük ulusları" kitlesel bir şekilde katılmadılar eylemlere. Bilindik kayıtsızlık gösterdiler. Ama eminim onlar da taşların yerinden oynadığını görüyorlar. Bundan sonra bir şeyler değişebilir.
Rusya'da bir "devrim" olması; sistemin aşağıdan yukarıya değişmesi bence mümkün değil. Rusya'yı yıkmak isteyen güçler bile böyle bir "devrim"i; dev silah envanterinin "kim idüğü belirsiz" insanların eline geçmesini istemezler. Tercihleri, aşağıdan yapılan baskıyla, yukarıda birşeylerin kontrollü olarak değişmesini sağlamak olacaktır.
Bugünlere hazırlanmakta, ne istediğimizi bilmekte ve taleplerimizi anlaşılır bir dille dile getirmekte yarar var sanırım.
Treni veya fırsatı bir kez daha kaçırmak istemiyorsak tabii!