Rusya Ukrayna savaşı nedeniyle dünya yeniden şekilleniyor. Sonucun nasıl olacağını şimdilik bilmiyoruz, ama Batı'da Rus ve Rusya düşmanlığı geçer akçe. Ve bu iklim, bizi de etkiliyor.
Hatta Rusya İmparatorluğu'nun zulmüne uğramış bir halk olduğumuz için, bizim Rus-Rusya düşmanlığını satın almamız daha kolay. Hele bir de artık vatanda gelecek örgütleme vizyonumuz yoksa!
Bugün Tepebaşı'nda Ukraynalıların protestosuna katılan Çer Fed üyesi bir grubun videosunu ve "Yaşasın Azov" sloganları arasında yükselen Çerkes bayraklarını izlemişsinizdir.
Azov faşist bir örgüttür. Savaş nedeniyle, Ukrayna halkının Azov'un bazı sloganlarını benimsemiş olması bu gerçeği değiştirmez.
Ama Çerkes bayraklarının insan hakları örgütlerinin bayrakları ile yan yana gelmesinden, demokratik eylemlerde açılmasından bile rahatsız olan bazıları bu durumdan rahatsız değiller.
Çünkü, hep iktidarın sofrasında oturan ve dünyaya Rus düşmanlığı gözlükleri ile bakan bu grup, asıl olarak, Çerkes bayraklarının "muhalif-demokratik güçler"le yan yana gelmesinden rahatsızlar.
Bu nedenle şimdi sesleri çıkmıyor...
Suriye savaşında da "Esed" düşmanı olmuşlardı. Türkiye'nin, göçmen sayısının artmasının Suriye'ye bir müdahale nedeni olacağını açıklamasından sonra, Suriye Çerkeslerini iktidarın tahsis ettiği uçaklarla Türkiye'ye taşımış, hepsini kamplara terk etmiş; "Suriye Çerkesleri Çerkesya'ya" kampanyamıza destek talebimize, "orada ahlak yok, hepsi alkolik" diye cevap vermişlerdi.
Barış sürecinde HDP ile flört ettiler; hatta HDP'den meclise girme hayalleri kurdular, ama bu süreç bitince HDP düşmanı oldular.
Bugünlerde tam istedikleri bir hava var dünyada. Çok mutlular. Çünkü artık denge menge gözetmelerine ve takiyye yapmalarına gerek yok. Kurtlarını rahatlıkla dökebilirler. Döküyorlar da...
BATI'nın manipule ettiği Ukrayna bu savaşı kazanırsa, Çerkesler de bu zaferden bir pay alır diye düşündüklerini bile sanmıyorum. Asıl dertleri, öncelikleri Rusya'nın yenilmesi, Rusya'yı biraz acıtmak.
Rusya'yı köşeye sıkıştırmaya çalışan güçler, sadece son otuz yılda "demokrasi vaadi" ile milyonlarca insanı öldürmüşler, onlarca ülkenin yer altı ve yerüstü zenginliklerini yağmalamışlar... ne gam!
Rusya yıkılırsa, vatanımızda yaşayan binlerce, onbinlerce Çerkes de bu yıkıntıların altında kalacakmış; veya bu tavırları, vatan ile, zaten kopmak üzere olan ilişkilerimize zarar veriyormuş, umurlarında mı?
Yeter ki Rusya biraz hırpalansın!
Bir de, arada sırada, bizim hayata ve Çerkes Sorunu'na bakış açımızın en billur ve özet ifadesi olan "İntikam Değil, Adalet İstiyoruz" sloganımızı atıyor, sloganımızı kirletiyorlar.
Sen her fırsatta, Rusya'ya zarar verecek her şeyin içinde ve/veya destekçisi olacaksın, bunun bize, özellikle vatanda yaşayan Çerkeslere bir getirisinin olup olmadığını düşünmeyeceksin, sonra "İntikam Değil; Adalet İstiyoruz" diyeceksin. Yerler mi?
Dün yaptıkları yanlışın nedeni, bir şeyleri "öngörememeleri" değildi; hayata ve Çerkes Sorunu'na bakış açıları böyle onların. Bu nedenle yanlış yapmaya devam ediyorlar. Gelecekte de yapacaklar...
Kendilerine diasporada bir gelecek örgütlemek istiyorlar. Bu nedenle vatan ve vatana dönüş gibi bir dertleri yok. "Vatan"ı, Rusya'ya zarar verebilecek bir enstrüman olarak kullanıyorlar.
Hayat bugünlerde onların yürüdükleri yönde akıyor, rüzgar onların yelkenlerini şişiriyor. Bu nedenle mutlular...
Sadece onlar değil; Birleşik Kafkasya vizyonunu "Kafkas Halklarının Birliği" ambalajında pazarlamak isteyenler de mutlu.
Çerkes ( Adığe ) kimliğini ve Çerkes ( Adığe ) halkının ulusal birliğini güçlendirme çalışmalarını, diaspora Çerkeslerinin kendilerini vatanın ihtiyaçlarına göre yeniden yaratması gerektiği ve tarihi vatanımız Çerkesya'da birliği söylemini "bölücülük" veya "mikro milliyetçilik" olarak mahkum eden! bu grup da "Birleşik Kafkasya" için 2. bir fırsatın geldiğini sanıyor. Artık daha yüksek sesle konuşuyor...
Ama ne Şanibe Musa bir "Birleşik Kafkasya"cıydı, ne de "Kuzey Kafkasya Halklarının Birliği", Birleşik Kafkasya demektir.
Kuzey Kafkasya Halklarının Birliği, Kuzey Kafkas Halklarının yardımlaşması, dayanışması, barışı ve birliği demektir. Bu halkların etnik-ulusal kimliklerine, dillerine, gelecek vizyonlarına saygı duyar.
Şaniba Musa da böyle bir birlik isteyen bir sosyalistti. Savaş karşıtıydı. Savaşı Kabardey Balkar'a yaymak isteyenleri bizzat kendisi durdurmuş, ve bu tavrını, "Ben bir Çahar Dudayev değilim, Çeçen gibi davranamam. Hırsızların yönettiği bir Nalçık'ta yaşamayı, harabeler içinde yaşamaya tercih ederim" diyerek açıklamıştı.
Birleşik Kafkasya, Kuzey Kafkas Halklarının kardeşliği ve birliği değil; 'Kuzey Kafkasya Halklarının Rusya'sız; Rusya'dan bağımsız birliği'dir.
Bu nedenle, Rusya'nın ekonomik-siyasi ve askeri olarak zorlandığı dönemlerde popülerleşir. Ve vatanla ilişkilerin olmasını ister, ama vatana dönüş gibi bir öncelikleri yoktur.
Ama bunları, siyasi olarak çürütmek kolay olduğu için, gerçekleri satır aralarına gizler, takiyye yaparlar. Mesela "Çerkes Dili Günü" için "Adığe Dili Günü" derler. "Çerkes Bayrağı Günü" için de "Adığe Bayrak Günü".
Niye Çerkes demiyorsunuz diye sorduğumuzda, "kasıt aramayın", "niyet okumayın" diye cevap verdiler. Ama işte 21 Mayıs için pekala "Çerkes Soykırımı" diyebiliyorlar. Demek ki o "Adığe Dili" veya "Adığe Bayrağı" söyleminin altında bir kasıt veya bir niyet varmış!
Basın açıklamaları veya bildirileri üzerine de çok şey söyleyebilirim. Ama şimdi zamanı değil. Şimdi güçlü bir 21 Mayıs örgütleme, birlik olma ve Yenikapı'yı doldurma zamanı.
Ümit Dinçer'in Youtube programını izlemiştim. Başkan, bu programda 21 Mayıs etkinliğinin siyasi sınırlarını netleştirmemişti.
Dünyaya bir "destek" ve katılım çağrısı yaptı.
Bence, etkinliğin siyasi sınırları çizilmediği ve talepleri net olarak açıklanmadığı için çok riskli bir çağrı. Çünkü, sınırlar net çizilmediği için kendimizi Çerkes halkının taleplerini dile getiren değil, Rus düşmanlığını büyüten bir topluluğun içinde bulma riski var.
Bu nedenle, içim rahat bir şekilde gitmiyorum Yenikapı'ya. Veya Kaf Fed son günlerde etkinliğin karakterini ve sınırlarını belirler...
Hatko Schamis
15 Mayıs 2022