''Haklı bir davanın hizmetinde,
bükülmeyen bir irade varsa,
yasal engelleri aşmanın bir yolu,
her zaman bulunur.“
A. Einstein
Bazen tarihi vatanımız Çerkesya için "anavatanımız" diyenlere "Orası 'anavatanımız' ise, 'vatanımız' neresi?" diye sorarım. Şimdiye kadar doğru düzgün bir cevap alamadım.
Veya Nalchık'a, Maikop'a gidenler "Kafkasya'ya gittim" diyerek anlatırlar gezilerini. Ama aynı kişiler eğer Sohum'a gitmişlerse "Abhazya'dayım!"; Grozni'ye gitmişlerse, "Çeçenya'dayım" diyerek paylaşırlar fotoğraflarını.
Belki farkında değiller; ama bunun nedeni, beyinlerinin Çerkes halkına kötülük yapanlar tarafından teslim alınmış ve artık onların çıkarlarını temsil ve empoze eden kavramlarla düşünüyor olmalarıdır.
Kimlik ve vatan tanımlarını yaparken de çok tartışmış ve bize hep "tabela değişirse ne değişecek?" demişlerdi. Ben de, "madem birşey değişmeyecek, o zaman siz neden değişmemesi için böyle canhıraş çalışıyorsunuz?" diye sorabilirim elbette. Ama ben "tabela"nın önemli olduğunu biliyorum. Bunu onların bildiğini de biliyorum.
IQ'su düşük, bilgisiz veya düşünme tembeli insanları ikna etmenin en kolay yoludur böyle klişeler. Hele bir de "tabela'yı değiştirmek istemeyen devletler", sosyal ilişkileri kontrol altında tutuyor ve aykırı düşünen insanların yaşamlarını zorlaştırma güçleri varsa, o zaman daha etkili oluyor bu klişeler. Çünkü insanlar psikolojik olarak hayatla barışık olma ve çoğunluğa uyma eğilimlidirler; statüko, politikalarını bu eğilimler üzerine inşa eder.
Sadece statükonun değil; her siyasetin, her hayata bakış açısının kendi sözcükleri, kendi tanımları ve kendi hafızaları vardır. Bu sözcükler, tanımlar ve hafızalar bir vizyonu veya geleceği örgütlemenin araçlarıdır. Hatta en önemli araçları.
Bu nedenle, mesela Rusya, Çerkesya'yı ağzına almaz. Rus-Çerkes savaşı demez. "Kuzey Batı Kafkasya'nın Fethi" der...
Türkiye de Çerkes'i ve Çerkesçe'yi yıllarca yasakladı, Kafkasya dedi, Kafkas halkı dedi, Kafkas oyunları dedi...
"Çerkes Oyunları" yasaktı, ama "Kafkas Oyunları" serbestti; "Çerkes Derneği" yasaktı, ama "Kafkas Derneği" serbestti.
"Kuzey Batı Kafkasya" ile anlatılmak istenen Çerkesya; "Kuzey Batı Kafkasya Savaşı" ile anlatılmak istenen de Rus-Çerkes savaşıdır. Veya "Kafkas Oyunları" Çerkes Oyunlarıdır, tıpkısının aynısıdır ve Kafkas derneklerine gidenler aynı kişilerdir; ama Çerkesya'yı ve Çerkes'i ağızlarına almazlar, aldırmazlar; unutturmak için.
Birileri de bunun "masumane", hatta bizim çıkarımıza olduğuna; yani bizi yok etmek veya asimile etmek isteyenlerin bizim için iyi tanımlar yaptıklarına inanmamızı istiyorlar... İlginç!
Doğrusu, bir halkı, tarihi vatanında soykırımdan geçirenlerin, sürgün ve/veya asimile edenlerin bizim hafızamıza, beynimize müdahale etmeye çalışmayacaklarını düşünen varsa, ya çok saftır ya da aptal.
Her yasağın, sözcüğün veya tanımın bir mantığı ve nedeni vardır. Her sözcük veya tanım birilerinin çıkarlarını temsil eder ve ideolojik mücadele, "resmi tarihler ve resmi tarihi yazanların çıkarları" ile "Çerkes tarihi ve Çerkes (Adığe) halkının çıkarları" arasındadır.
O tabelaların, sözcüklerin veya tanımların altında bu çıkarlar ve gelecek vizyonu yatar...
Bu nedenle "Soykırım", "Sürgün", "Çerkes", "Çerkesçe", "Vatan", "Çerkesya"... gibi sözcükler, tanımlar ve kavramlar ile "Çerkesya Özgürlük Meclisi" gibi tarihimizin köşe taşları çok önemlidir.
Benzeri tartışmaları başka ülkelerde de görebilmek mümkündür.
Mesela Japonya’da 10 yıl kadar önce bir tartışma vardı: ''Tarih ders alınacak bir kitap mıdır, yoksa bir kahramanlık destanı mı?“, ''Geçmişle hesaplaşmak için mi okutulur, ortak bir kimlik oluşturmak için mi?“, ''Derste tarihsel gerçekleri mi öğretmeliyiz, milli gurur mu aşılamalıyız?" diye yıllarca tartıştılar Japonlar.
Tartışmanın çıkış noktası ''Kamikazeler“di. Japon resmi tarihine göre bu intihar komandoları ''kahraman“dılar ve 1945’te Japonya düşmek üzereyken hayatlarını hiçe sayarak Okinova’da Amerikan gemilerine "ölüm dalışı" yapmışlardı.
Ama işin aslı böyle değil.
Aralarında gerçekten "gönüllü kahramanlar" olsa da, kamikazelerin çoğu intihara zorlanan kurbanlardı; hatta aileleri rehin alınarak veya öldürülerek zorlanmışlardı bu eylemlere.
Bu yalan veya "Resmi Tarih" ortaya çıkınca, Japon Hükümeti ders kitaplarına varıncaya kadar değişikliğe gitti. Kamikaze efsanesi yerini, "Japon ordusunun herkese silah ve bomba dağıtarak intihar telkininde (!) bulunduğu" gerçeğine terk etti.
Sonra sağcı-muhafazakar bir hükümet işbaşına geldi ve tarihi ''yeniden gözden geçirdi“.
300 bin Çinli sivilin öldürüldüğü ''Nanjing“ katliamı, ''birçok insanın öldüğü bir olay“ şeklinde formüle edildi. Askerlerin cinsel ihtiyaçlarını gidermeleri! için ilişkiye zorlanan, tecavüz edilen Koreli tutsak kadınlardan "fahişe" diye söz edildi.
Kore’yle ihtilaflı adaların "işgal altında" olduğu eklendi tarih kitaplarına ve ordunun birçok genci intihara zorladığı gerçeği, bir kez daha revize edilerek ''düzeltildi (!)“.
Keza Türkiye ile daha iyi ilişkiler kurmak isteyen bir hükümet işbaşına geldiğinde Yunanistan’da ders kitapları yeniden gözden geçirilerek kimi bölümler "ayıklandı", "düzeltildi".
"Yunanlılar 400 yıl esaret altında yaşadı", "Küçük Asya felaketinde ( Anadolu Kurtuluş Savaşı ) on binlerce Yunan katledildi", "Kıbrıs barbarca işgal edildi" gibi cümleler ders kitaplarından çıkartıldı. Osmanlı'ya karşı 1821 Yunan ayaklanması bölümü kısaltıldı...
Elbette tüm bunlara hem Japonya, Çin veya Kore gibi ülkelerde hem de Yunanistan’da tepki gösterenler oldu.
Çinliler yeni kitapları diplomatik yoldan protesto ettiler. Hemen bütün büyük şehirlerde protesto gösterileri düzenlendi.
Okinova eyaletinde 100 bini aşkın Japon miting ve yürüyüş örgütledi. Göstericilerin en önünde taşınan koca pankartta '"TARİHİ UNUTMAYALIM" yazıyordu.
Güney Kore, "çocuklarımıza çarpıtılmış tarih öğretmek iki ülkenin de yararına değildir. Tarafgir kitapların düzeltilmesini istemeye devam edeceğiz; çünkü geçmişi unutup geleceğe bakabilmenin tek yolu bu" açıklamasını yaptı.
Yunanistan’da ise yeni tarih kitapları yakılırken eskileri bedava dağıtıldı. Eski Cumhurbaşkanı Sarcetakis ve Atina Başpiskoposu Hristodulos karşı kampanya başlattılar. "Yeni kitaplarda, asırlardır Yunanlara karşı işlenen suçlar ve eylemler gizleniyor" diyorlardı. Bu kampanya sonucu yeni ders kitapları müfredattan kaldırıldı ve reformun mimari Eğitim Bakanı M. Yanaku tekrar seçilemedi.
Fransa Cumhurbaşkanı’nın Cezayir’e yaptığı bir gezi de, benzeri tartışmaları gündeme getirmişti. Cezayir sömürgecilik ve soykırıma varan katliamlar nedeniyle Fransa’nın Cezayir’den özür dilemesini istiyordu. Fransa dilemiyor, sadece ''Evet, sömürgeci sistem çok adaletsizdi ve bu durum Cumhuriyetimizin kurucu ilkeleri olan özgürlük, eşitlik ve kardeşlik ilkelerine tersti" demekle yetiniyordu.
Uzatmayayım...
Görülebileceği gibi bu tartışmalar yalnızca bizde olmuyor. Afrika'nın Amerika’nın, Asya-Avustralya "Yerli Halkları"nın en önemli gündem maddeleri "tarihin çarpıtılması veya düzeltilmesi" sorunudur.
Çünkü "biz kimiz, ne istiyoruz" sorusunun cevabı tarihte; tanımlarda, kavramlarda, sözcüklerde gizlidir.
Ve tarihin "düzeltilmesi"nin veya "çarpıtılması"nin altında yatan neden "ulusal çıkarlar"dır, "gelecek vizyonu"dur.
"Çarpıtmalarla" veya "düzeltmeler"le ulusal çıkarlara ve gelecek vizyonuna uygun bir toplum ve psikoloji yaratılır.
Bir halkın direnme gücü artar veya azalır…
Gelecek nesillerin bilgileri, duyguları, yargı ve önyargıları, hatta gelecekleri şekillenir.
RF’nin tavrı anlaşılır: RF, "Çerkes Sorunu" yükünden kurtulmak istiyor. Bu nedenle kendi tarihini yazdı... "Çerkes"i, "Çerkesya"yı ağzına almıyor. "Rus Kafkas" veya sadece "Kafkas Savaşları" diyor.
1859-1864 yılları arasındaki Çerkesya'da yürüttüğü "özel savaş"ı "Kuzey Batı Kafkasya Savaşı" olarak tanımlıyor.
Bu kavramlar ve tanımlar Rusya'nın çıkarınadır: Çerkes'i ve Çerkesya'yı unutturmaya, Rusya'nın suçlarını gizlemeye ve Çerkes halkını asimile etmeye yarıyorlar.
Bunun karşısına bizim de kendi tarihimizle; Çerkes halkına ulusal bilinç verecek kavramlarla ve tanımlarla çıkmamız gerekiyor.
13 Haziran 1861 "Çerkesya Özgürlük Meclisi" bizim tarihimizdir; tarihimizin en onurlu ve en cesur adımlarından biridir. Birlik, uluslaşma ve devletleşme denemesidir.
Bu miras, bizi geleceğe taşıyacaktır.
“Çerkesya Özgülük Meclisi”, kuruluşunun 150. Yıldönümünde, Rusya’daki Çerkes ( Adığe ) örgütlerinin bir toplantısı ile tarihin tozlu raflarından indirilmişti.
Şimdi bu tarihi ete kemiğe büründürmemiz gerekiyor...
07.06.2021