“TATİLSEVERLER”İN ÇERKESYA HAYALİ VEYA BİR “TURİSTİK GEZİ”NİN HİKAYESİ…

#306 Ekleme Tarihi 17/10/2015 06:08:29
29 Mayıs 2015 Cuma   Sanırım artık herkes biliyor, biz, Çerkesya Yurtseverleri olarak politik arenaya çıktığımızdan beri hep “vatan Çerkesya” eksenli düşündük ve Çerkes halkının Çerkesya'da birleşmesi hayalini kurduk. Bu nedenle kendimizi “Çerkesya Yurtseverleri” olarak tanımladık. Ama Çerkesya, akşamdan sabaha örgütlenebilecek bir şey değildi. Zaman alacaktı. Kendimizi uzun bir yürüyüşe, engellere ve tuzaklara hazırlamalı; Çerkesya'yı önce kalplerde, hem vatanda hem diasporada, tabir-i caizse, yeniden diriltmeliydik. Çünkü Çerkes halkının bilinçaltına ve toplumsal hafızamıza kodlandığına inandığımız Çerkesya, ulusal mücadelemize vizyon-hedef olacak; vatanda ve diasporada yaşayan Çerkesleri birleştirecek; ulusal dinamiklerimizi ayağa kaldıracak ve direniş damarlarımıza taze kan pompalayacaktı. Zaten bütün ulusal mücadeleler vatan eksenli ve yurtsever karakterde idi. Bu nedenle: “Biz Çerkesiz, Çekesyalıyız! Binlerce yıldır yaşadığımız Çerkesya'da Çerkes olduk. Dilimiz, kültürümüz, gelenek göreneklerimiz bu topraklar üzerinde şekillendi. Çerkesya'nın dağını taşını, ırmaklarını, ormanlarını, kurdunu ve kuşunu tanırız; onlar da bizi tanır. Biz ancak Çerkesya'da yaşar, vatanımızın havasını solursak varlığımızı, dilimizi ve gelenek-göreneklerimizi koruyabiliriz. Hatta diasporadaki varlığımızın garantisi de yine güçlü bir Çerkesya'nın varolmasıdır. Öyleyse politik, ekonomik, sosyal, kültürel bütün faaliyetlerimizde Çerkesya'nın yeniden inşasına yoğunlaşmalıyız ” sözleri ile başladık manifestomuza ve yürüyüşümüze! “TATİLSEVERLER”İN ÇERKESYA HAYALİ yazı içi 1 Dünyanın neresinde yaşarsak yaşayalım “Çerkesyalı” olmalı veya birgün Çerkesya'ya dönme hayali kurmalıydık. Bu hayal, hem Çerkes kalma irademizi ve bilincini canlı tutacak, hem de “kendimizi içerisinde yaşadığımız ülkelere ait hissetmek” demek de olan devşirmeliği kıracak, asimilasyonu geriletecekti. Diasporada dil, kültür veya gelenek görenekleri yaşatma çabaları, önemli; ama beyhudeydi. Fransa'nın bile, elindeki o koca devlet mekanizmasına rağmen “Hollywood kültürünün etkisi”nden yakındığı bir dünyada, bizlerin bireysel çabalarla kimliğimizi, dilimizi ve kültürümüzü korumamız mümkün değildi. Daha da kötüsü, asimilasyona direnme refleksi zaman zaman “kendi yavrularını yiyen bir canavar”a dönüşüyor; Çerkesliği koruyacağına inandığımız kurallar, normlar veya “bireysel ve toplumsal davranış kodları” olarak formule edilebilecek “Xabzeler” insan öğüten, içerisinde yaşadığımız dünyadan, toplumlardan ve kültürlerden etkilenen gençleri iten bir güç oluyordu. “Çerkeslik” bazı ritüelleri yaşatma çabası olmaktan çıkmalı, siyasallaşmalı ve devlet kurma veya Çerkesya'yı yeniden inşa etme vizyonuna dönüşmeli idi. Çünkü modern toplumsal örgütlenme modeli ulus'tu. Uluslaşamayan halkların veya etnik toplulukların, ne kadar çaba gösterirlerse göstersinler, gelecekleri yoktu. Ki sürgün sonrası dünyaya dağılan atalarımız da, dilimizi, kültürümüzü, gelenek-göreneklerimizi... her şeyi bizlerden çok daha iyi bildikleri halde asimilasyona direnememişlerdi. Aynı şeyleri tekrar etmenin bir anlamı yoktu. Evet, Çerkes olmamız veya Çerkes kalmamız Çekesya ile kuracağımız ilişkilere bağlıydı. Bu ilişki ne kadar güçlü olursa, o kadar çok Çerkes; ne kadar zayıfsa o kadar Türk, Arap, Alman veya herhangi bir şey ve asimile olacaktık. Ve Çerkesya'nın yeniden dirilişi, Çerkes'in dirilişi demekti. Bu nedenle, dağlara, taşlara, bayraklarımıza... gözün görebileceği her yere “Çerkesya” yazdık. İçerisinde Çerkes ve Çerkesya geçen kaynakları taradık, Çerkesya'yı ve unutulan veya unutturulmak istenen tarihimizi anlatmaya çalıştık. Bir kapı araladık... “TATİLSEVERLER”İN ÇERKESYA HAYALİ yazı için 2 Ve başardık, Çerkesya'yı yeniden dirilttik! Bundan sonra sıra beyinlerde, yüreklerde ve bilinçlerde yeniden diriltmeyi başardığımız Çerkesya'yı ete kemiğe büründürmeye, Çerkesleri Çerkesya'da birleştirmeye, vatan ile diaspora arasındaki bağları güçlendirmeye gelmişti. Tek tek gidiş gelişler, herhangi bir tarihte yapılan ziyaretler, ticari ilişkiler politik bilinç taşımıyor; eş-dost muhabbetleri olarak kalıyordu. Bu gidiş gelişler çoğaltılmalı, daha derli toplu olmalı ve politik bir misyon yüklenmeliydi. Ama önümüzde hala “eski” veya eskinin uzantısı ve “yeni” bazı engeller vardı? Devam edecek...  
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks