#91 Ekleme Tarihi 03/10/2015 08:27:05
16 Kasım 2011 Çarşamba Saat 01:00
Çıkar ilişkileri üzerine kurulmuş yaşam sisteminde gerçeğin göreceli olduğuna şaşmamak lazım. Bize kadar ulaşabilen bilgi ve haberlerin ne kadar gerçek olduğunu, yani ne kadarına inanmamız gerektiği konusu uzun uzun tartışılabilir. Dünyanın neresinde olursa olsun devletler ve onlara bağlı çalışan kurumlar, haber ajansları veya media gruplarının belirli bir zümrenin çıkarları doğrultusunda çalışmadıklarını kim söyliyebilirki?
Bir din adamının şeytana hizmeti abes olduğu kadar normalde bir bilim adamınında yalana hizmet etmesi düşünülemez.
Fakat kocaman isim ve ünvanlar kullanarak, yalanlarını inandırıcı kılmaya çalışan kurumlar olduğu gibi, ne yazıkki yine bu isim ve ünvana sahip sözde bilim adamlarınının varlığıda artık normlar arasında görülebiliyor. İşin garip yanı, açıkca ve aleni yalan söyliyeceklerini ve bunuda “Tarih Bilimi” adına yapacaklarını söylemeleri bile kimseyi şaşırtmıyor artık.
Tüm yaşamımızı bize dikte edilen veya daha kötüsü dayanılmaz bir güzellikte servis edilen “gerçekler” üzerine kurmaya alışmış bizlerinde bu yalanlara inanacağı varsayılarak,ısmarlama ve dolayısıyla istenene hizmeti kolaylıştıracak,yeni tarih yorumlarına hazır olmamız gerekiyor.
O yada bu şahsın kime veya neye hizmet ettiğini anlamak, ustaca hazırlanan yalanlardan dolayı git gide zorlaşıyor. Elbette hepimiz yalan söyliyen bir dosttan ziyade mertce doğruyu söyliyen bir düşmanı tercih ederiz.
Ekim ayının ilk günlerinde Rostov'da gerçekleşen bir yuvarlak masa toplantısı sonrasında yayınlanan sonuç bildirisinin çevrisini paylaştım bir iki hafta evel. Kendimce oldukca ciddiye aldığım ve sonuçlarınıda en kısa zamanda üzerimizde hisedeceğimizi düşündüğüm bu sonuç bildirisine tekrar dikkatleri çekmek açısındanda,yazıma konu olarak seçtim.Ciddiye almamın sebebi, tarihimizden bi haber insanlarımızında var olduğunu vede hiçte azımsanmayacak sayıda olduğunu tahmin etmemden kaynaklanıyor. İnsanlarımızdaki bilgi eksikliklerinden dolayı kendilerine sunulan mantıklı açıklamalarla bezenmiş 'yeni' tarih yorumlarına inanmaları ihtimali yüksektir. Çünkü sunulacak olan 'gerçekler' insan ve toplum psikolojisi uzmanları tarafından hazırlandığı için, bu tarihi yorumları okuyanların yapacakları çıkarımlar, kendilerini hareketsizliğe ve teslimiyete sürüklüyecektir.
Rusyanın genelde üst düzeylerde olan bilim ve araştırma enstütilerinden en saygın olanlarının katılımıyla gerçekleşen, bundan sonraki toplantılarada davet edilecek olan ciddi üniversitelerde bulunan bölümlerden 'bilim adamlarının' katkılarıyla, tekrarları ve devamı sağlanacağıda müjde ediliyor.
Haberin bize sunuluş şeklinden ve katılımcıların ünvanları, görev yaptıkları üniversitelerin isimleri öncelikle okuyucuyu ürkütmek amacı taşıdığı anlaşılıyor. İlk akla gelen, Çerkes soykırımını kabul eden Gürcüstana ve bundan sonra kabul edebilecek ülkelere, gerekli cevabı verecek olan kurumun oluşturulduğudur. Çerkes sorunuyla ilgili olan insanların bilinclerinde, uzun zamandır 'meydanı boş bulan' aktivistlerin karşısına artık korkulması gereken ciddi 'bilim adamlarının' çıktığını ve aktivistlerin artık istedikleri gibi at koşturamayacakları izlenimi bırakılmaya çalışılıyor.
Evet,kabul etmek gerekiyorki, Çerkes sorunu karşısında ve bu konuyla ilgili dialoga girmeye çalışan kurumlarımız karşısında, (sadece) görüntüde üç maymunu oynamayı tercih eden Rusya Federasyonu hükümetinin eylemsizliği, elbetteki aktivistlere rahat çalışma imkanı sağlamıştır. Buna karşılık muhattap olarak kabul edilen devlet ise böyle bir sorunun var olmadığı varsayımı üzerindeki ısrarına rağmen yinede farklı seviyelerde bazı toplantılara 'ikna' edilmişti. Konuyla ilgili devlet yetkilileri, bu toplantılardan bazılarının sonunda, gayri ciddi vede TC'den alışık olduğumuz 'dış mihraklar' tarafından yönlendirilen bir avuç insan açıklamalarına rağmen,karşı karşıya konuşma imkanı buldukları insanları tartma imkanınıda bulmuştur.
Böylece, dialoga davet eden kişi ve kurumların (kendileriyle işbirliği içerisinde olanlarla kıyasla) bunun bir gün gelip gerçekleşeceği umuduyla, her türlü hazırlığını ve araştırmalarını yapmış olarak bekliyen ciddi kapasiteli insanlardan oluştuğunu görmüş oldular. Kendilerince aramızdan seçilen ve istediklerini söyletebildikleri kurumların halk tarafından artık ciddiye alınmadıklarını dolayısıylada kimsenin onları dinlemediği gerçeğini kabullenmekte zorluk çektikleri belli. Aynı hataya düşerek, Çerkes halkına mensubiyetinin halkı temsil yetkisi için yeterli olduğunu varsayarak, kendilerinin doğru buldukları insanları davet etmeye devam ediyorlar.
Aktivistlerin ve bazı kurumlarımızın, çeşitli yollardan, Çerkes sorunuyla ilgili tutumlarını ve çözüm yollarını ortaya koymasından sonra hamle sırası karşı tarafa geçtiğinden, bu denli hazırlıklı olan insanlar karşısına bilim adamı 'silahını' öne süreceklerini tahmin etmek zor olmadı.
'Kuzey Kafkasyadaki gerginliği tırmandıran Çerkes sorununa karşılık alınacak tedbirler...' diyerek başlayan sonuç bildirisinin sadece başlığını bile yorumlayacak olursak sanırım bir çok mesaj çıkartabiliriz:
Kuzey Kafkasya’daki olumsuzlukların yani gerginliklerin sebebi Çerkesler.
Çerkesler sorun yaratmadığı taktirde gerginlikler kabul edilebilir ölçülerde kalacak fakat sorunlarıyla gerginliği tırmandırıyorlar ve buna karşı tedbir almaya karar verdik. Çözüm önerileri üretmiyeceğiz, tedbir alacağız. Amaç Çerkeslerin sorununa çözüm bulmak değil, gerginliği azaltmak.
...2014 kış olimpiyatları arifesinde Güney Rusyada toplumsal gerilimde büyüme kaydedildiğini buna sebep 'ezilen halk' spekülasyonlarıyla genelde Kafkasya halklarının tümünde özelde ise öne sürülen Rusya karşıtı önyargılı Çerkes halkının tarihinden kaynaklandığını...
(Ve tekrar)Çerkes halkının sorunlarına çözüm aramak niyetinde olmadıklarını, dertlerinin sadece yapılacağından emin oldukları fakat dünyanın gözünde her yönden kusursuz, ülkedeki ulusal sorunların ve terörün kökünü kuruttuklarının göstergesi olarak, sorunsuz bir şekilde 2014 kış olimpiyatları düzenleme isteklerini neredeyse açıkca belli ediyorlar. Artık,kendi devlet arşivleri ve Çerkes sorununun temelinde yatan Soykırım ve Sürgünle ilgili tüm tarihi belgelerin taraflı, Rusya karşıtı ve önyargılı yorumlanmış adlettiklerini ve dolayısıyla spekülasyondan ibaret olduğunu söylemeye çalışıyorlar. Bizimle bu zeminde tartışmayacaklarını, öncelikle yaratacakları kendi 'gerçekleri' üzerine oluşturacakları karşıt argümanlar hazırlayacakları anlaşılıyor.
Kuzey Kafkasya bölgesindeki gerilimin potansiyel faktörlerinden biri olan “Çerkes Sorunu” temelde sosyal ve insani köklere dayalı olmasından dolayı sadece güç kullanan idari tedbirlerle değil aynı zamanda aşırılığın tırmandırılmasına ve ideolojik varsayımlarına karşı insan teknolojilerininde kullanılması gerekiyor.
Kuzey Kafkasya bölgesindeki halklarının zaten her yönden hissetikleri gerilimin sebeplerinden birini açıklayarak bu halklara mesaj veriliyor. Bu mesajın 'potansiyel' kelimesinde saklı olduğunu düşünüyorum.
Potansiyel: Varlığı, gücü ortaya çıkmamış olan, gizli veya gizli güç.
Mesaj ise: Yaşadığınız olumsuzlıkların sebebini Çerkes sorununda arayın! Gerilimin altındaki gizli sebep, Çerkes sorunudur!
Çerkes sorunu'nun 'soyal ve insani bir sorun' olduğunu kabul etmelerine rağmen tarihte olduğu gibi emperyalist alışkanlıklarından kurtulamamış olduklarının göstergesi olarak, başka bir dilden anlamadığımızıda hatırlatır biçimde : ”...sadece güç kullanan idari tedbirlerle değil...” derken, gayet soğukkanlı biçimde zaten güç kullanımının olacağını kabul ettiklerini anlıyoruz. Kafkasyadaki sorunlarını güç kullanarak çözmeye alışmış bir develetin 'bilim adamındanda' başka bir şey beklenemezdi herhalde.
Güç kullanımını onaylayabilen insanların bu tedbir harici 'insan teknolojileri' kullanılmasınıda tavsiye ediyor. Peki, nedir bu 'İnsan Teknolojisi' ?
Moskova Devlet Üniversitesi profösörlerinden Shmelev A.G.,'İnsan teknolojileri' nedir sorusuna verdiği,dört farklı bakışaçısını dile getirdiği, cevabı şöyle:
İnsan Teknolojileri - Enstitülerin, şirketlerin veya bunlardan ayrı biçimde bireylerin birbirileriyle aralarında var olan ilişkilerde, kaba yöntemleri (cinayet,hakaret, karalama, boykot ve izolasyon, medya araçlarını kullandırmama) dikkate almayan ve araç olarak kabul etmeyen, bunun yerine birbirilerini soft yöntemlerle etkileme enstrümanları ve teknikleri. Bu, soft insan etkileme teknolojisi,sosyal mühendislik teknolojisidir. Bu teknolojiler, geçmişe ve geleceğe açık olması, insanların karşılıklı olarak birbirilerine açık davranmalarını sağlayan, zamanla git gide daha çok kişiyi içine alaraktan sayısal olarak daha fazla insanı kapsayan, konvansyonel (klasik) sosyal bir oyun için gerekli koşulları yaratır.
(1)
İnsan Teknolojileri –
İnsanların bulundukları ortam ve çevrelerinde karşılaştıkları ve dış etkenlerin (kamu veya doğal) etkisiyle oluşan iletişim ve insan ilişkilerinin, kural ve çerçeçevesini oluşturan, var olanı işleyen veya değiştiren bir dizi teknolojidir. (Ostrovsky E. ve Shedrovitsky P.)
İnsan Teknolojileri –
Belirli grupların arzularını içeren bilginin, tarafsız görüntüsü altında, kitle bilincine yerleştirilmesi teknolojisidir. İnsan teknolojileri, ne kadar etkili biçimde uygulanırsa, kamu bilincindeki basınç noktalarını etkilemeside o kadar artar. Yani neşe, öfke, korku, mutluluk, nefret gibi duygu ve heyecanları tahrik eder.
İnsan Teknolojileri –
Toplum mühendislerinin dolaylı olarak (sosyal davranış yönetimi yoluyla) topluma etki etmek için kullandıkları, dikkatle araştırılmış ve bilimsel bazlı yöntemler ve özel araçlar bütünüdür.
Bu bilgiler ışığında, sayın 'bilim adamlarının' demek istediğini şu şekilde yorumlayabiliriz : İdari kurumların, güç kullanarak ikna edemediklerini, biz toplum mühendislerimizin yardımıyla ikna edeceğiz.
Rus-Çerkes ilişkilerindeki ve Kuzey Kafkasya halklarının Rusya devletine entegrasyonu tarihinin taraflı sözde bilimsel bakışaçısını ve bu konudaki siyasi spekülasyonları kınayan yuvarlak masa katılımcıları sözde 'Çerkes sorunu'ndaki çatışma potansiyelinin azaltılması, Kuzey Kafkasyadaki gerilimin tırmadırılmasında ülke tarihinin kullanılabilecek siyasi, etnik-dinsel yönlerine karşılık aşağıdaki önerilerde bulundu:
Değerli bilim adamları 'Rus-Çerkes ilişkileri ve entegrasyon tarihi' derken kastettikleri dönemin Kuzey Kafkasyayı işgali sonrasındaki dönem olduğunu anlıyoruz.
(2)
Entegrasyon nedir? Sosyolog Meissner´e göre entegrasyon farklı parçaları özelliklerini kaybetmeden yeni bir bütün haline getirmektir. Toplum bazında ele alırsak: Azınlık ve çoğunluğun birbirine uyum sağlamasıdır. Entegrasyonun hedefi azınlığın ve çoğunluğun aynı haklara sahip olduğu bir toplum ortaya getirmektir.
Böylece sorunun ancak bu tarihten sonra başladığına dikkat çekmeye çalışan beyler yine sorunların Sürgün ve Soykırımla ilgisi olmadığını vurgulamaya çalışıyorlar.Buna karşıt şeyler iddia edenlerin ise spekülasyon yaptıklarını dile getirdikten sonra bir kez daha kınama haklarını kullanıyorlar.Bir çok kez olduğu gibi,Çerkes sorunu tanımlamasını her nekadar tırnak içinde yazmışlarsada,bir çatışma potansiyeline sahip olduğunun altını çizmeyide unutmadılar tabiki.Bildiride çatışma potansiyelini azaltmanın yolları açıklanmadı fakat bunları tahmin etmek zor değil.Sorunları dile getiren bazı STK liderlerinin 'başlarına' gelenlerden hepimiz haberdarız.
Son bölümde ise alınacak tedbirleri sıralanıyor:
1) Sorunlu konuların araştırılması için (şu anda varolan Güney Federal Üniversitesi Kuzey Kafkasya Bilimsel Merkezi Yüksek Okulu, Uzman-Analitik Merkezi 'Vektor-Yug', Karadeniz-Hazar denizi bölgeleri Siyasal ve Sosyal Araştırma Enstitüsü, Güney Federal Üniversitesi Eğitim ve Mesleki Gelişim Entitüsü Bölgesel Araştırmalar bölümü ve Öngörü Sistemleri Merkezi, Rusya Bilimler Akademisi Sosyal ve Siyasi Araştırmalar Enstitüsü, Rusya Bilimler Akademisi Güney Bilimsel Merkezi temelinde) tek bir konsolide merkezinin kurulması.
Çok önemli bir hamle yaparak, resmen 'ŞAH' çekktikleri diyebileceğimiz, bu açıklama üzerinde durmakta fayda var. Şimdiye dek, güya ciddiye almadıkları, hatta varlığını red ettikleri Çerkes sorununu araştırılması için, neredeyse Rusya Federasyonunun güneyinde var olan tüm ciddi üniversiteleri dahil ederek fakat Çerkes cumhuriyetleri üniversitelerinden birini bile davet etmeden, tek bir konsolide merkez kurulmasına karar verdiler.
Bunun amacı, artık hangi platformda ve hangi seviyede olursa olsun, yurtiçinde veya dışında, kişi veya kurumlar tarafından ihtiyaç duyulduğunda, Çerkes sorunuyla ilgili her türlü 'bilimsel' ve 'tarafsız' bilginin alınabileceği bir merekez oluşturmak. Tabiki aynı zamanda, Çerkes sorunuyla ilgili yurtiçinde ve dışında olası düzenlenebilecek hertürlü konferans, toplantı veya seminerde, tarihi veya güncel örnekler vererek açıklama yapmak isteyen herkes ve her kuruma,anında cevap verebilecek bir merkez oluşturulmuş oldu.
Rostovda yapılan yuvarlak masa toplantısının beş saati geçkin ses kayıtlarını dinlediğinizde, bu konuyla ilgili dikkat çeken bir hususta,şimdiye dek konuyla ilgilenen kişilerin küçümsenerek aşağılanmasıydı. Konuşmalar analiz edildiğinde, bize bu merkezin gelecekteki tutumu hakkında ve izleyecekleri strateji konusunda azda olsa bir bilgi veriyor.
Çok yakın zamanda, artık Çerkes sorunuyla ilgili herhangi bir açıklama yapacak kişinin, bu açıklamayı yapacak ehliyeti olup olmadığı veya elindeki bilgilerin bilimselliği sorgulanacak. Uluslar arası arenada oldukca saygı gören Rus 'bilim adamlarının', kendi deyimleriyele 'her önüne gelenin' amatörce yaptığı araştırmaları baz alarak konuyla ilgili açıklama yapacakların karşısına çıkartacakları 'profesörler ordusu'yla cevabı verilecek. Tabiki aynı zamanda, ikinci ve sonraki maddelerde müjdesi verilen, bu bilir kişiler ve profesörler ordusu tarafından, alternatif toplantılar ve konferanslar düzenleneceğinide söylemeye gerek yok sanırım.
2) Aşağıda belirtilen üç ana alanda yuvarlak masa toplantıları, seminerler ve konferanslar düzenlenmesi:
- Kuzey Kafkasya halklarının Rusya devletine entegrasyonu konusundaki tarihsel deneyimleri,”Çerkes sorunu” imasının tarih biliminin parçası olan tarihçi ilkesiyle araştırılması. XVIII. -XIX. yy.'ı gerçeklerinde jeoplitik, ekonomik, sosyal ve tarihsel konuları kontekstinde kaynakların araştırılması ve yorumlanması.
- yy.'ın 40'lı yıllarının ikinci yarısında hukuk pratiğine giren “soykırım” teriminin XVIII.-XIX yy.'ındaki olaylara kullanılmasının hukuki yönden meşruluğu (doğruluğu).
- Rusya-Kuzey Kafkasya ortak tarihinin olumlu yönlerinin popüler hale getirilmesi.