ÇOĞULCU DEMOKRASİ PARTİSİ’NİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

#163 Ekleme Tarihi 09/10/2015 10:48:07
12 Aralık 2014 Bilindiği gibi Adıge/Çerkes halkı “at”ı hayatının ve uygarlığının odağına koymuş bir halktır. O kadar ki, Adıge töresinin, yazılı olmayan geleneksel yaşam kurallarının (xabzenin) hayata uyarlanmasında, yeni kuşaklara aktarılmasında ve yeniden üretilmesinde “Çerkeslerin Solon’u” olarak anılmayı hak etmiş olan bilge insan Khazanokhue Jabağı, “kimler akrandır?” diye sorulan bir soruya cevap olarak; “ata binmemiş olanlar akrandır, ata binenler akrandır, attan inmiş olanlar akrandır” diye cevap vermiştir. Bu da atın Adıge yaşamının ne kadar odağında olduğunu açıkça gösteren en önemli kanıtlardan biridir. Bu bağlamdaki en anlamlı ve özlü atasözlerimizden biri de “umut tükenince at koşmaz” (gur k’uedıme şır ççerep / gur k’uedme şır jerkhım) biçimindedir. Anlamı daha doğru aktarabilmek için “umudu tükenenin atı da koşmaz” diye çevirmek belki daha yerinde olabilir. Çünkü at kültüründe at ile binicisi bir bütün gibidir. Adeta at ile binicisi tek yürektir. Binicinin umudu tükenmişse at onu hisseder ve etkilenir. Ne yazık ki bugün halkımızın “ulusal varoluş umudu” tükenme noktasındadır. Pek çoğumuzun umudu çoktan tükenmiştir. Birinci dünya savaşı ve Türkiye kurtuluş savaşı yıllarından sonra başlayan TC sürecinin başından itibaren “Çerkes ulusal varoluş mücadelesi”ne omuz ver(e)meyenler, şayet iyice asimile olmuş, ulusal duyarlılıklarını kaybetmiş ve yabancılaşmış veya ulusal kimliğine sahip çıkma cesaretini yitirmiş değillerse “ulusal varoluş umudunu” kaybetmiş olanlardır. Onlar belki bu mücadeleye omuz verenlerden çok daha “ileri görüşlü” olarak da değerlendirilebilir. Denilebilir ki bu “ileri görüşlü” Çerkesler gizlice; “kurtuluş umudu yoktur, asimilasyon kaçınılmazdır. Öyleyse bulunduğumuz yerde rahatımıza bakalım” düşüncesini benimseyip ona göre hareket etmişlerdir. Kanaatimce Çoğulcu Demokrasi Partisi (ÇDP) bu umutsuzluğun, bu tükenmişliğin, bu teslimiyetin açık ve somut bir ifadesinden başka bir şey değildir. Öncekilerin sessizce girdikleri yolu ÇDP kurucuları açıktan ifade etmiş olmaktadır. Belki buna ek olarak, “böyle bir siyasal parti kurarsak belki bizi de adam yerine koyarlar, belki bu sayede biraz nostalji de yaşayarak hayatımıza bir çeşni katabiliriz” gibi düşünceler de etkili olmuş olabilir. Çerkes halkının kurtuluşuna inananlar, ulusal varoluş umudunu kaybetmeyenler, bunun ancak kendi anavatanımızda mümkün olabileceğini, Sibirya’da portakal ağacı yetişmeyeceğini bilirler. Bu inanç ve umut içinde, kalıcı çözüm ve ulusal kurtuluş gerçekleşinceye kadar bulundukları yerde ulusal kimliklerini, anadillerini ve ulusal kültürlerini mümkün olduğunca korumaya, anavatanlarıyla ilişkilerini arttırıp geliştirmeye çaba gösterirler. Öte yandan ÇDP, aynı zamanda, imparatorluk bakiyesi olarak farklı etnik gruptan insanların ortak mücadelesi ve özverisiyle kurulmuş olmasına rağmen, başarı kazanıldıktan sonra yalnızca Türk etnisitesini koruyup geliştirmeye, diğer etnisiteleri bastırıp türkleştirerek asimile etmeye ayarlı bir yok etme makinesi olarak kurgulanan TC’ne güven duyulmadığının bir göstergesi olarak da okunabilir. Sanki ÇDP kurucuları, “bu gidişle TC, insan hak ve özgürlüklerine saygılı, kültür ve uygarlık dostu, çağdaş, saygın bir devlet olamaz. Bari bunu da biz sağlayalım” düşüncesiyle hareket etmiş gibidirler. Oysa TC’nin “insan hak ve özgürlüklerine saygılı, kültür ve uygarlık dostu, çağdaş, saygın bir devlet olması” yalnızca bu haklardan yararlanması muhtemel halklar için değil, belki onlardan önce ve daha çok TC’ye adını ve kimliğini veren Türk etnisitesi ve tüm TC yurttaşları için bir onur ve gurur vesilesidir. Çünkü kimse doğa, dil, kültür ve uygarlık düşmanı, barbar bir ülkenin yurttaşı olmaktan onur ve gurur duyamaz. Dünya cenneti olabilecek güzelim bir doğa parçasını tahrip edip kurutarak ülkeyi bozkıra çevirdikten sonra onun bağrına “önce vatan” yazmak, o ülkeyi ve halkı çağdaş, uygar ve saygın bir halk yapmaz. Tıpkı bunun gibi diller, kültürler ve uygarlıklar cenneti olabilecek bir ülkeyi diller, kültürler ve uygarlıklar mezarlığına çeviren bir ülke ve halk da “barbar” damgası yemekten kurtulamaz. Kanaatimce özellikle son yıllarda bu husus, Çerkesler dışındaki halklar ve bizzat etnik Türkler tarafından da anlaşılmaya başlamıştır. Artık bu iş, etnik Türkler ve Kürtler başta olmak üzere ülkenin yerli halklarının savsaklayamayacakları bir temel görevdir. Bu iş, 150 yıl önce Çerkesya’dan sürülüp kovularak, çekilip getirilerek Osmanlı topraklarına dağıtılıp yerleştirilen, böylece hem sosyolojik olarak yok oluşun kucağına itilen hem de etkili politik asimilasyon yöntemleri ile kendilerine yabancılaştırılıp türkleştirilmeye çalışılan Çerkeslere ve benzeri başka göçmen halklara bırakılmamalıdır. Esasen bu iş, Türkler ve Kürtler omuz vermedikçe göçmen halkların kotarabileceği bir iş de değildir. Elbette göçmen halklar da yerli halklar gibi, ülkeyi çağdaşlaştırma, uygarlaştırma, demokrasi standardını yükseltme mücadelesine omuz verecekler, demokratik taleplerini yükselteceklerdir. Bunun yolu da esas olarak sivil toplum örgütlenmesi ve ulusal kimlik bilincinin geliştirilmesinden geçer. Ülkenin yapısal dönüşümünü gerçekleştirmek, ulusal azınlıkların görev ve sorumluluğu olmadığı gibi haddi de değildir. Dolayısıyla böyle bir misyon vehmetmek hem haddini bilmemek hem de ülkenin asli dinamiklerine güvenmemek olur. Elbette ülkeyi çağdaşlaştırma, uygarlaştırma, demokrasi standardını yükseltme mücadelesine dernekler, vakıflar gibi sivil toplum örgütleriyle de siyasal parti örgütlenmesiyle de omuz verilebilir. Ama siyasal parti yoluyla mücadele, her şeyden önce etkili bir sivil toplum deneyimine, ulusal ve evrensel kültür altyapısına, doğru bir ideolojiye, güçlü bir toplumsal temele ve karizmatik bir liderlik yapısına dayanmalıdır. Görebildiğim kadarıyla ÇDP kurucuları, belki bir-iki istisna dışında, ciddi bir sivil toplum deneyimine ve başarısına sahip değildir. Hemen hiçbiri bugün demokratik bir çerkes sivil toplum örgütünde başkan adayı olsa, üyelerin yarısının bile oyunu alabilecek düzeyde güven ve itibar sahibi değildir. Sivil toplum örgütlerinde kendilerini kabul ettirip tutunamayan veya bunu denemeye bile cesaret edememiş arkadaşların, ne kadar “iyi insan” olurlarsa olsunlar, siyasal arenada karşılıkları ve başarı şansları yoktur. Dolayısıyla, ne yazık ki, sivil toplum başarı öyküsü, yeterli bir ulusal ve siyasal kültür birikimi ve karizması olmayan, sivil topluma kendini kabul ettirememiş kişilerin öncülük etmeye kalkıştığı bu tür hareketler, çocukça bir girişim denemesi ve hevesi olmaktan öte anlam taşımayacak ve varlığını uzun süre koruyamayacaktır. Yine de son yıllarda ciddi bir fiili ve zihinsel dönüşüm sürecine giren TC’nin demokratikleşmesine ve yapısal dönüşümüne katkı amacıyla bazı Çerkes kökenli TC yurttaşlarının böyle bir siyasal girişim başlatmış olmalarının tarihi bir değeri ve önemi olacaktır. Bu yüzden girişimcileri kutlamak gerekir. Ama kanaatimce Çerkesler bakımından asıl yapılması gereken şey “en kısa sürede en çok sayıda soydaşımızı anavatanımıza nasıl taşıyabileceğimize”, başka deyişle “anavatana dönüşün en etkili biçimde nasıl gerçekleştirilebileceğine” yoğunlaşmaktır; anavatan ve muhaceret ülkelerinde mevcut ulusal-kültürel hakların en etkili biçimde nasıl kullanılabileceğine, bu hakları genişletmenin yollarını bulmaya, halkımızın ulusal varoluş iradesini ve dinamizmini arttırmaya odaklanmaktır. Siyasal girişimler ve yapılanmalar da bu amaca hizmet ettikleri ölçüde değerli ve saygındırlar. Son olarak ÇDP Türkiye’deki Çerkes halkını değil, yalnızca üyelerini temsil eder. Dolayısıyla ÇDP’nin hiç değilse meydanı boş bırakmamak, kendi sorunlarına sahip çıkmak gerektiği konusunda halkımızı uyarmış olmak suretiyle halkımız ve Türkiye için “hayırlara vesile olmasını” diliyorum. Fahri Huvaj  
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks