Bunu bir yerden tanıyor musunuz?
Narsizm/Kendini beğenmişlik
Taner Aday
Dikkat edin! İyi olurken kendisi yapıyor, kötü olurken hep dış mihraklar, içerdeki „iş birlikçileri !“. Kendisi hep suçsuz. Toplumu kendinden yana olanlar ile olmayanlar diye bölen insan, birlikten söz ediyor! İşte bu, yalancılık hastalığının ilk belirtisidir.
Narcissus, Yunan Mitolojisi'nde ırmak tanrısı Kephissos ile su perisi Liriope'nin oğludur. Kadınlar gibi erkekler de onun güzelliğine hayranmışlar. Bir gün, Dağ Perisi Echo (Eko/Yankı) onu görmüş, hemen aşık olmuş. Narsis, onun aşkına, alay ederek, aşağılayarak karşılık verdiğinden, insanlardan uzaklaşmış. Yemeden içmeden kesilmiş. Bir deri bir kemik kalmış. Sonra da ölmüs! Bundan sonra sesi sadece, bir yankı/eko olarak duyulur olmuş.
Eko'nun hayatı, zaten Zeus'un eşi Hera'yı gene Zeus'un emri ile oyalamak için, ona hikayeler anlatmasının, Hera tarafından anlaşılması ile kararmış. Hera bunu anlayınca, bu güzel hikayeler anlatan periyi, duyduklarının son sözcükleri ile tümcelerini tekrar edecek kadar konuşmakla cezalandırmış.
Bir söylentiye göre, kendisinden başkasını beğenmeyen Narsiss, bir gün sudaki aksine sarılmak için uzanıp suya düşmüş, boğulmuş. Diğer söylentiye göre ise, suda kendine bakarken, bir yaprak düşmüş. Su dalgalanmış, kendisini çok çirkin bulmuş, üzüntüsünden ölmüs.
Narsis, bu kendi kendini beğenme derdinden ölünce, kardeşleri onu yakmak için odun toplamaya gitmişler. Sedyeyi hazırlamışlar. Geri döndüklerinde, ortada ceset yokmuş! Onun yerine, safran sarısı, güzel kokulu narin bir çiçek bulmuşlar: Nergis/Narsis...
Kısaca onu öldüren, ne şekilde olursa olsun, kendini beğenmişliğidir. Bugün psikolojide,aşırı derecede kendini beğenen insanlar, Narsist olarak adlandırılır.
Narsis ile Eko'nun hikayesi birçok ressama, yazara ilham kaynağı olmuştur. Roma'lı şair Ovid (M.Ö. 43- M.S 17) "Metamorfozlar" da (Başkalaşmalar):
"Bu aldatıcı kaynakta öpücüklerini harcıyordu boşuna
Uzatıyordu kollarını gördüğü güzel boyna sarılmak için, boşuna
Bilmiyordu kendi kendine sarılamayacağını
Gördüğü, onu alev alev yakıyordu (aşkla)
Gözleri,onu aldatan bu çılgınlığa bağlıyordu" diyerek anlattı; Goethe, "Seçme akrabalar"ı(Die Wahlverwandschaften), Herman Hesse, "Narsis ile Altın Ağız‘ı" (Narziss und Goldmund) bu mitolojik öyküden esinlenerek yazmışlardır.
Hepimiz Narsist miyiz?
Her dönemde, her zaman Narsist olmuştur, vardır. Genellikle egoman olanlar bu kanuda daha rahat. İnternet, Facebook, Twitter; hatta internet, kendi Homepage açma olanağı gibi birçok insana, kendi kendini gösterme olanağı sunmaktadır. Eğer ısrarcı olursanız, birçok ses, dans, model olma yarışmasında yer alarak, alkışlanma şansınız da vardır. Kısa süreli olsa da egonuzu tatmin edersiniz. Bu olanaklardan faydalanmak, sizin narsist olduğunuz anlamına gelmez. Egomani ile Narsizm arasında çok ince bir çizgi olmasına karşın.
Bazı bilim insanları, herkesin biraz Narsist olduğunu öne sürüyorlar. Kendini beğenmişlik kimse tarafından hoş karşılanmasa da, tam da bu insanlar, ilk bakışta çekici gelen, anlattıkları dinlenen, çabuk kariyer yapan insanlardır. Kısaca: Narsistler genellikle başarılı olurlar.
Ama sonunda, gene kendilerini başarıya götüren, kendini beğenmişliklerinin kurbanı olurlar!
Narsistler, kendilerinin çok başka, özel yetenekleri olduklarına, bu nedenle de çok daha başka yerlerde olup, daha iyi şeylere layık olduklarına inanırlar. Buna karşın, "düşüş" başlamadan önce, çevrelerindekiler tarafından beğenilirler de. Kim ki "ortada" durur, söze başlar, ondan birşeyler de beklenir. Bu nedenle narsistlerin başarılı olmalarında şaşılacak birşey yoktur. Politikada, şov dünyasında, medyada bu tip insanlara rastlamak zor değildir.
Narsitler genellikle yönetici olur!
Narsistler, diğer insanlara göre daha fazla çaba sarfettiklerinden, çevreleri tarafından önder konumda görülmek istenirler. Gene o çevredekilerden daha fazla para, iktidar gücü, belli bir konum gibi hedefleri olur. Böylece, bu konumları ile, yakınlarının onayını alırlar.
En doğru fikirleri öne sürmek, tüm sorunların üstesinden gelmek, açık, net tahliller yapmak, böylece „en doğru“ kararları almak, onları daha yüksek görevleri üstlenecek duruma getirir.
Narsistler genellikle erkektir!
Bunda, toplumun erkeklerden beklentilerinin daha fazla olması rol oynar. Kadınlarda Narsizm, erkek gibi davranma, dış görünüş, toplum içinde belli davranışlar sergilemek şeklinde belirir.
Bir Narsist, aşırı derecede çevrenin kendisini onaylamasını arzular. Bu olmazsa, o çevreye olan ilgisi de birden "hiç" olur! Yani, onun için çevredekiler, onu övdükleri sürece vardırlar. Eleştiriye asla tahammül edemezler. Öz eleştiri, hiç anlaşilmayan bir yabancı kelimedir.
Narsistler, bu nedenle sadece dışa karşi güçlü görünürler, kendi içlerinde ise, en küçük eleştirinin bir yıkım gibi göründüğü, zayıf bir karakter özelliği sergilerler. Gene aynı nedenle, yakınındakilerin başarılarını bir başarısızlık gibi gösterme eğilimindedirler. Karşılarındakini daha da acımasızca eleştirir, fırsatını bulunca da yıkmak, bozmak isterler(Profil nevrozu/Kendini gösterme hastalığı)...Sadece bu yolla kendilerini başarılı gösterebileceklerine inanırlar. Erich Fromm, bu durumu: „Bir narsist, etrafına görülmez bir duvar örer; O’nun için kendisi her şey, dünya hiç birşeydir. Bundan da öte, dünya kendisinden ibarettir“ diye açıklar.
- Bir Narsist kendisini hayallerinde tam bir kahraman olarak görür. Orta okulu, İmam Hatip’i bile bitirmediği halde, Nobel ödülü hayali kurar!
- Kendilerini sempatik gösterme çabası içinde olurlar. Empati rahatsızlık verir!
- Sorumluluk almaktan kaçınırlar. Suç hep hukukçularda, görevini yapmayan savcılarda, bakanlarda vb.dir.
-Taşkınlık yaparlar, disiplin önerirler ama kendileri disiplinsizdirler
- Yalan söylemek bir hastalık derecesindedir.
- Bir firmada ise, firması dünyanın en büyük firması olacak hayali; bir ülkenin başında ise, ülke sınırlarının genişlemesi hayali kurarlar.
Tarihin en büyük narsistleri arasında Napolyon Bonapart, Hitler, Stalin gelir. Sonları malum! Hayalleri üstlerine yıkıldı.
"Benim vatandaşım, benim polisim, benim memurum, benim köylüm…Bize komplo hazırlıyorlar, hatta Mısır’daki komployu da İsrail hazırladı. Şimdi karşı çıkmazsak aynısı başımıza gelebilir!"
Dikkat edin! İyi olurken kendisi yapıyor, kötü olurken hep dış mihraklar, içerdeki iş birlikçileri gibi. Kendisi hep suçsuz. Toplumu kendinden yana olanlar ile olmayanlar diye bölen adam, birlikten bahsediyor!
İşte bu yalancılık hastalığının ilk belirtisidir demiştik.
Bu tipler, her baştaki Narsist’tir anlamı taşımasa da, sağ ya da sol, geleneksel ya da tutucu her toplumsal ötgütlenmede vardır.
Bu tipi bir yerden tanıyor musunuz?