14 Ocak 2014
Çok değil, daha birkaç yıl önce yüksek sesle "Çerkesya" demek kolay değildi.
Kimileri, "Çerkesya söylemi-talebi"nin Rusya'yı "tedirgin" edip anavatana dönüş çabalarını sekteye uğratacağını düşündüler...
Kimileri ise, "Kuzey Kafkasyalılık" bilincine darbe vuracağını; Kuzey Kafkasya halklarını böleceğini...
"Tarihte Çerkesya mı vardı?" diyenler de oldu.
Bunlar, tarihin, Çerkes halkının ve insanlığın bilincine altın harflerle yazdığı Çerkesya'yı görmek istemediler.
Şaşkındılar çünkü! Tek çıkar yolları ise inkarcılıktı. Onlar da bu yolu kullanmakta hiç tereddüt etmediler.
Oysa devletleşememiş onlarca halk vardı bizim gibi. Ve inkarcılıkları ile bizim gibi diğer halkların da topraklarının işgal edilmesini meşrulaştırıyorlardı, farkında değillerdi.
Onlarca yıl, Rus-Türk ideologların etkisi altında kalmış; kurumlarını ve sosyal-kültürel yaşamlarını "Kuzey Kafkasyalı" kimliği üzerine kurmuş bu "Çerkesler" rahatsız oldular "Çerkesya" söyleminden. Biraz da "Çerkes" kimliğinden!
Hayatın akışının önüne barikat kurmak, Çerkesya söyleminin sahiplerini itibarsızlaştırmak için ellerinden geleni yaptılar.
Faşist, ırkçı dediler.. Hakaret ettiler, yalan söylediler, çarpıttılar...
"Büyük Çerkesya" dediler Çerkesya'mıza. Sanki "küçüğü" varmış gibi.
Böylece Çerkesya Sevdalılarını "ırkçı-yayılmacı" diye damgalamak istediler. Uluslararası hukuku da ters yüz ederek.
Ama nasıl zamanı gelmiş hiçbir düşüncenin önüne geçilemezse, Çerkes ulusal bilincinin ve dirilişinin önüne geçebilmeleri de mümkün olmadı.
Sevdamız büyüdü. Çerkesya dirildi.
Bir avuçtu başlangıçta; "rengarenk" ve belki biraz dağınık. Ama bir ordu oldu Çerkesya Sevdalıları.
Artık, Çerkes halkının kendisini ve sorunlarını dünyaya anlatabilmesinin yolunun, Çerkes kimliğinde ısrarlı olmaktan geçtiğini biliyoruz.
Artık ulusal hak ve özgürlüklerimizi kazanabilmemizin yolunun ulusal kimliğimiz ve Çerkes halkı ile anavatanımız Çerkesya arasında kopmaz bağlar kurmaktan geçtiğini biliyoruz.
100 yıllık "lanet proje" yıkılıyor ve taşlar yerine oturuyor.
Mutluyuz. Tarih belki bu mutluluğumuzun resmini çizemeyecek, ama yazacak...