09 Şubat 2011 Çarşamba Saat 00:43
Bir süredir inanılmaz bir soğuk var yaşadığım şehirde. Yollar buzlu, yürümek zor, ısınmak zor. Bu kadar soğukta, sabahın altı buçuğunda yollara düşmek daha bir zor. Neyse ki hafta sonu geldi, bu gün pazar. Bir gün de olsa tatil iyi gelecek.
Zamandan optimum fayda elde etmek için, geceleri uyumasam ne iyi olur diye düşünüyorum şu ara. Harala gürele geçen günlerin ardından, hayatı ıskalamamak için sanki tek çözüm bu gibi. Tatili de alabildiğine uzatmak belki böyle mümkün olur. Günler birbirine benzer şekilde geçip gidiyor. Bir koşturmacanın içinde, zamana ayak uydurmak için, didinip duruyorum. Her mesai bitiminde, işten ayrılırken ne kadar çok planla çıkıyorum yola. Gün içinde zaman ayıramasam da, beynime çakılıp kalmış düşüncelerle baş etmek için, akşamı bekliyorum hevesle. Bir ilizyondan kurtulup, gerçek hayata dönmüş gibi, „nerede kalmıştık“ diyorum her akşam. Sabırsızlık ve umut karışımı bir duygu fırtınası ile, kaçırdıklarımı yakalamaya çalışıyorum sonra. Bu düşüncelerin de umudun da mesaisi yok, kesintisiz bir şekilde dalgalanıp duruyorlar benliğimde. Bazen can sıkıcı olaylara şahit olsam da, o kadar sıkı tutuyorum ki umutlarımı, ne eksiliyor ne de sarsılıyorlar.
Bu siteye ilk yazdığımda, herkese „merhaba“ derken özellikle vurguladığım bazı şeyler vardı. Bu güne kadar çeşitli nedenlerle kendime mevcut kurumlarımızda yer açamamaktan, bunun da sadece benim değil bir çok insanımızın sorunu olduğundan ve Çerkesya idealinin ne kadar önemli bir motivasyon yarattığından bahsetmiştim. Bu anlamda, sitenin ve bu sitede yazan büyüklerimin çok önemli bir adım attıklarından ve yok olmak üzere olan halkımın gelecek hayallerinin, yeniden yeşermesine olan katkılarından söz etmiştim. Bu günbu büyüklerimizden bazıları aramızda değil. Katkılarından dolayı teşekkür ediyorum kendi adıma. Onlar ayrılmayı tercih ettiler, ki bu çok olmaz bir durum değil, bu yoldaki katkıları için yine de sağ olsunlar. Şimdi sırt çevirdikleri bir gerçeğin tohumlarını atarak gittiler onlar.
Bu sitenin çatısı altında şekillenen ve günden güne yayılan Çerkesya gerçeğinin. Bu söylem-ideal ayrılanlarla ne geriler ne de yok olur artık. Ok yaydan çıktı bir kere, kişilerle sınırlı ya da kişilere endeksli olamayacak kadar değerli bir hedef ve umut olması nedeniyle, tüm Çerkes halkını ilgilendiren bir mesele olması nedeniyle, filizlenen bu oluşum yeşermeye devam edecektir muhakkak. Her mücadelede olduğu gibi, bizim uluslaşma yolumuzda da, benim gibi sonradan katılanlar da olacak; ayrılanlar ve yola devam edemeyenler de. Bu yüzden ayrılanlar için üzülsek de, teşekkür edip yolumuza bakıyoruz biz de.
Bu sürece dahil olmadan önce uzun bir gözlem zamanım ve tahlil şansım oldu. Adım atarken nereye bastığımı bilerek, olumlu - olumsuz yanlarını tartarak attım. Bana ve sancılarıma ne kadar faydası olabilir, halkımın ve kendi geleceğimin şekillenmesinde ne kadar etkili bir yol çizebilir diye çok düşündüm. Daha önce de derin çelişkiler ve parçalanmalar yaşamış biri olarak kendimi bir siyasetle ifade ederken iki kat fazla düşünmem gerektiğini biliyordum çünkü.
Aternatif değil, yeni bir söylemle yola çıkan yurtsever arkadaşlarım, büyüklerim gibi ben de çözümün ancak siyasallaşmakta ve örgütlü olmakta yattığını düşündüğüm için bu çatı altındayım. Çizgisini, tavrını, somut tahlillerini ve çözüm yollarını doğru bulduğum için, yıllardır şahsımı ve halkımı yok olmaya sürükleyen döngünün, aslında kader olmadığını, bunun yıkılabilecek-yenilebilecek bir hastalık olduğunu dillendirdikleri için, umut oldukları için buradayım.
İnsan tercihleri ile kendini var eder diyor bir yazar. Ben de tercihimin ve izlediğim yolun beni var edecek tek yol olduğunu düşündüğüm için buradayım. Ne tarihçiyim, ne antropolog, ne de yazar. Sadece Çerkesya için gönlünü de varlığını da ortaya koyabilecek bir yurtseverim. Yaşadığını anlayan- yorumlayan, duyarlı ve geleceğini hiçliğe teslim etmek istemeyen bir Çerkes'im sadece. Çerkes'liğim dışında da kaybedecek hiç bir şeyim yok.
Bu gün Çerkesce için “şive” diyebilen, Çerkes'lerin Türk olduğunu alttan alta işlemeye çalışan bir zihniyete hizmet ediyorum. Günde onbir saat bu zihniyet için çalışıyorum ve şarkıda da söylediği gibi “ıslıkla söylüyorum umutlarımı”. Ne maddi ne manevi, bunun üstünde daha neyimi kaybedebilirim bilmiyorum. Benliğimi, kimliğimi yaşayamadıktan sonra, beni sarıp sarmalayacak bir gelecek hayaliyle ve en gür sesimle kendimi ifade edemedikten sonra, susup sinmek zorunda kaldıktan sonra hangi konum ya da statü umurumda olabilir. Benim maddi varlığım, kara delik gibi bizi yutmaya çalışan bu sistemin içinde varlığını devam ettirse ne olur sanki. Ve hala bunları göre göre inatla kendini dayatmaya çalışan “zihniyeti” anlamıyorum.
Daha ne olmalı da ellerini geleceğimizden çekmeliler bilmiyorum. Belli ki stratejik bir hata var. Hem de korkunç bir hata var. Geldiğimiz noktada, “beni”; yani “Çerkes“i doğru anlatamadıkları ortada! Birliğimizi sağlayamadıkları, haklarımızı savunamadıkları, insanlarımıza ulaşamadıkları ortada!
Daha neyin diretmesi yapılıyor, gerçekten anlamıyorum. Çerkesya ana başlığındaki bu oluşum ile yüz yıllardır sürdürdüğümüz yanlışlardan uyanıyoruz, hızla yayılıyor ve kabul görüyoruz. Bu böyle de sürüp gidecek.
Ben her akşam umutlarımla uyuyup, her sabah umutlarımla gözümü açıyorum.
Çerkesya gerçeğinin bir hayale dönüşmemesi, makus tarihimizin tekerrür etmemesi için daha ne yapabilirim diye sabırsızlıkla geçiriyorum günü.
Bunu benim elimden almaya, bu umudumu yaralamaya kimin hakkı olabilir? Hiç kimsenin!
Bizim ne inancımızdan, ne yolumuzdan ne de Çerkesya'dan artık kopmamız mümkün değil.
Zarar vermeye çalışanlar, yıpratmaya çalışanlar, saldıranlar, kirli oyunlar oynayanlar bunu iyi anlasın bence...